Kadınım...

Kordonsavar...


Sadece LGBTTler değil ki, ilişki içinde evli olmayan kadınlar bundan farksız değil. Herşeyin erkeğe kolay olması, erkeğin de kendi rahatından bir türlü ödün vermemesi işleri süper iğrençleştiriyo.

Bir feminist grubun, çocuk bakımının tamamen devlet eliyle yürütülmesi fikri vardı ki hiçbir zaman kötü gözle bakmamıştım da şimdi üç dileğimden biri bu olurdu gelecek nesillerin iyiliği için. Böylece kadın doğurduğu gibi devlet kurumlarına verecek (böylece devlet kurumları da süper olacaktı), tüm çocuklar aynı şekilde her aileden alınan vergilerle bakılacak.

Böylece göbek kordonu gerçekten bebek doğduktan sonra kopacak, artık ölene kadar erkeklere anne-babaları bakmamış olacak.

Belki de yazının başlığı "I have a dream" olmalıydı değil mi?

Kafka da aşık olurmuş nabeerr!

Kafka birkaç gündür beni ilişkiler üzerinde tekrar derin düşüncelere daldırdı. Ne var ki düşünüp düşünüp bundan para kazanamayacak olduktan sonra, örneğin istenmeyen kıllarımız için ağcılar, kilolarımız için diyetisyen - spor salonları var. İstemediğimiz ilişkiler için kim var? Evliysen avukatlar falan var ama bir kıl gibi ya da yağ gibi o ilişkinin sökülmesini sağlıyor mu hayır? Hele hele "resmi" olmayan bir ilişki içindeyseniz. Kim söyleyin bakim kim sizi o ilişkiden çekip çıkartır ya da ilişkinin sağından solundan biraz kırpar?


İşte ben le bişey olmak istiyorum. Gerçi Kafka'nın bana düşündürdüğü bu değil, demek ki bu içimde varmış...

Kafka'yı nasıl bilirsiniz? Dava'yı, Dönüşüm'ü okuyup hastası olanlara Milena'ya Mektuplar önerilir. Böylece değişik bir manyaklığa bağlayın. Kimse mükemmel değildir kardeşim, asosyal - süper zeki - süper yazarlar bilem aşık olur. O kadar.

Bir yazarın öldükten sonra mektuplarının, günlüklerinin çıkması beni bazen kurmaca şeklinde işkillendirse de(Puşkin'in gizli güncesi için örneğin) genellikle olaya mahremiyet hakları açısında bakıyorum. Alırken, ilk sayfaları çevirirken sanki ayıp birşey yapmışım, adamın çekmecesinden birşey aşırmışım gibi hissediyorum sonrasında da amaaan 1950lerden beri kaç kişi okumuş kardeşim ben mi kusur kalayım diyerek girişiyorum kitaba.

Kitapta ilginç notlar da var; "kişilik haklarına saygı gereği çizilmiştir" diye. Uleyn adamın ne sıklıkta öksürdüğünden tutup her ince detayını verip, başkası hakkında söylediklerine mi kişilik hakkı diyoruz?!İlginç.

Neyse, mektupları okurken siz de ilişkiyi yaşıyorsunuz. O alevli başlangıçlar, doymak bilmeyen yazışmalar, her satırla her mektup sayfasıyla birlikte yaşamalar... Rüyalara girmek... Onunla yaşamak... Öyle ki görmekten çekinmek, hem yüz yüze aynı tadı vermeyeceğinden korkmak hem de özellikle Kafka'nın ilişkiyi batıracağı korkusu...

Tabi sonrasında beklenenin gerçekleşmesi ve mektupların yetmemesi... Daha fazlasının gerekliliği ama ne olduğunun bilinmemesi...

Mektup dilemmasını öyle vermiş ki Kafka, kendi kaleminden... ve aslında bunun niyetinde olmadan.

Lisede okusaydım bu kitabı hayatım bambaşka olur muydu acaba?

Siz vampirleştiremediklerimizden misiniz?

İnanamıyorum. Hale sürekli mantıklı birşey beklediğime de inanamıyorum. Anlamsız uyku düzenim nedeniyle ve de Kafka'yı bambaşka şekilde de gözlemlediğim "Milena'ya Mektuplarını" okumuşum, içim bir hoş kanalları gezerken ne göreyim, Deşifre adında sosyal sorumlulukla çalışan program "vampirizm"den bahsediyor.


Gayet saf bir yaklaşımla, vampiirrrrrrr... heee ne öğrenecem ki die aç aç ekrana bakıyorum ki mankafalar olayı tamamen başka yerden almışlar.

Son birkaç gündür Twilight hakkında geyikler döndüğünden alıcılarım iyice açılmış olmalı ki, çat die buldum kanalı.

Özetle anlatılmak istenen, özellikle de bu film ile gençlerin yoldan çıktıkları, birbirlerini öldürmeye başladıkları, satanizme meğillenmeye başladıklarıydı. Hatta şu kedi kesen orta okullu iblisi bile buna bağladılar. Gerçi o iblisi bulsam önce ağzını burnunu ben kırardım ama neyse... Kedi öldürmekmiş.

Asıl acısı bir prof dr tutup, saçmalatıyolar. Kimbilir kaç çoluk çocuk sahibi kadın erkek izleyerek çocuklarına bıdı bıdı yapacaklar.

Prof diyor ki hayri potır da dahil olmak üzere bu tür filmlerde hep ideoloji varmış, gençler artık cadılar bayramını biliyorlarmış da kendi kültürlerini bilmiyorlarmış. Neymiş efenim bir arkadaşı oğlundan mezarlık resmi yapmasını istemiş (nasıl bir kafaysa) sonra evladının getirdiği resim karşısında şok olmuş. Neymiş efenim mezarların hepsi haçmış falan. Bunu da örnek olarak gösteriyor. Oğlu da açıklama olarak, ben hiç mezar görmedim ki TVde gördüklerim bunlar demiş.

Aha da vermiş çocuk cevabı işte. Sen sıçar gibi çocuk doğuruyosun, doğurtturuyosun, korkutarak çocuk yetiştiriyosun, ölümden korkut ama ölümün gerçek yüzünü gösterme. O çocuk da gördüğü başka şeyleri emer tabi.

Tabi ki herşeyde bir ideoloji var, yani o yayınlanan saçma programın da bir ideolojisi var. Bundan daha doğal ne olabilir ki? Sen ülkende yayınlanan saçma dizileri, filmleri tartışma, ensest, silahla vurmalar falan, çoluk çocuk izlesin diye propogandasını yap, sonra da vampir filmlerini paganist diye suçla.

Bundan daha saçma birşey ne olabilir ki? Hee var, yok değil; daha saçması da yarından itibaren çocuk sahibi ebebeynlerin tüm çevreye ne kadar sorumlu olduklarını göstermek için yapacakları saçma yorumlar olacak.

Sen, çocukların sosyalleşeceği bir ortam yaratma, sadece "doğum"un propagandasını yapıp, eğitim kısmıyla ilgilenme, ekonomik olarak gençleri yetkisiz kıl, sonra o gencin bir hayatı olmasına şaşırma da, onu bunu öldürmeye başlamasına şaşır. Kendini suçlamak yerine iki çırkinin oynadığı (bunu da söylemek zorundayım ^^ ) o filmi suçla.

Valla benim Vampirle Görüşmeyi izledikten sonra hiç fare yiyesim gelmedi.

Bir de salak profun biri saçmalıyor, arkasına da gerici müzikler koyarak görünmeyen bir tehlike sinsi sinsi içimize giriyormuş imaji veriyorlar... Ouf, sizin basın-yayın anlaşınızın içine edim. Beni de gece gece Twilight'cı yaptınız uleynn.

Deşifreymiş... Şimdi neyi deşifre etti onlar?!

Toktor civanım

Yine bir yıl sonu ve yine bir doktor ziyareti...


Doktor: Kötü bir alışkanlığınız var mı?
Ben: ee valla o benim alışkanlığımsa, kötü demem ki.
hahahahah

Son 10 gündür çektiğim bel acısı, her harekette anırırcasına bağırmaların tıp dilindeki karşılığı: kas spazmıymış. Yılda bir kere gidiyorum onda da bana şöyle latince kulağa iyi gelen bişey diyemediler he.

Bu arada, birinin sizi muayene etmesini isterseniz benim önerim bir nörologtan yana olacaktır. Hakketen mıncırma konusunda başarılı bir doktordu, adını da verebilirim...

Herşey mastürbasyonla ilgilidir!

Gelen Soru: "bende aşırı mastürbasyon isteği oluyor banyo yaptıktan 2-3 gün sonra mastürbasyon yapma isteği olur ve çok mastürbasyon taptığım için zayıflıyorum lütfen yardım edin"

İçimde oluşan sorular:
1. Banyo yaptıktan 3 gün sonra gelen mastürbasyon isteği.. Peki banyoyla neden ilişkileniyor ki? Mastürbasyondan hemen önce yediği yemek, ne bileyim içtiği şeyden de olamaz mı? yani bu doğduktan 14 yıl sonra mastürbasyon yapasım geldi gibi bişey.

2. Banyodan 2-3 gün sonra mastürbasyon yapıyorsa bu, demek ki en az 3gün araya banyo yapıyor bu arkadaş! Baovv yahu sen ergensin, sık banyo yapılması lazım.

3. Mastürbasyonu kilo vermeyle ilişkilendirme şapşallığı. O zaman diyim de Seda ablama, elma Kromla birlikte bol bol mastürbasyon egzersizi versin... (gerçi bu bir soru değil ama diğerlerinin yanında gider)

Du bi de doğru düzgün cevap yazim kardeşe.

bunu paylaşmam lazım...

Taşıyıcı anneliğe yeni bir bakış açısı.. Ouf yaa belki gülmemem lazım ama ölüyorum hala: )

http://www.facebook.com/video/video.php?v=237977335070&ref=nf

arada kalmak, a.k.a bir başka kadınlık dramı

Her yaşın, her durumun ayrı bir deneyimi var. Sadece okumak ya da yaşamak yetmiyormuş. Okuduklarını teker teker yaşamak, yaşadığının ne olduğunu anlamana yarasa da farkındalık her zaman o kadar da süper bişey değil.


Evlilik toplumun çoğunluğunca değişik şekillerde "mürvet" olarak görülüyor. Evli olmamak ise bir eksiklik, "tamamlanma"dan önceki hal, evre olarak görülüyor. İnsan olarak asıl tamamlanma, evlendiğinde gerçekleşeceğinden, bekar olarak tabir edilen evlenmeme hali geçici bir süreç, evliliği reddetme hali de bu bekarlık denilen evrenin psikolojik durumlarından biri olarak kabul ediliyor.

Evli olmamanın değişik biçimleri var... Evliliğe itilmenin de bir o kadar.

Acısı da odur zaten, bir insanla birlikte olup, sosyal - yasal ve ekonomik olarak kabul edilmenin yolu olunca evlilik insanın çabucak kanası geliyor...

* okul biter, paranı kazanabiliyor olsan da evlilik türküsü başlar aileden, akrabalardan
* bekar olmayı "oyalanmak" olarak görmek... Vakit geçmeden yani hala beden diriyken evlenmek gerektiğini belirten mesajlar. Çünkü pörsük bir bedeni hiçbir erkek istemez. pörsük olanlar bile.
*ulan hayatımda biri var dersin,
- genetik bağın olanlar bu insana potansiyel damat gözüyle bakar,
- diğer yandan, sadece bir ilişki "evlilik" içinde ciddi olacağı için bir yalanı yaşıyormuşsun tavırları
- yalnız, kendi kendine yeten bir kadın olduğun ve de "evlilik" içinde olmayan bir ilişkide olduğun için asla ciddiye alınmamalar...
gibi gibi tavırlarla karşılaşırsın...

Kısaca bir yandan evlilik kurumundan nefret edersin, diğer yandan göz göre göre o yöne gidersin.

Bu yazıyı okuyan, hala eğitimine devam eden biri varsa mümkünse evlilik olayını kendi başına gelecekmiş gibi düşünmesin. En azından "free love" ayakları ancak o zaman mantıklıymış gibi görünüyor, ancak o zaman ilişki 2 kişilikmiş gibi oluyor.

Bana bunlarla gelme...

Sana kadınların uğradığı şiddetten bahsedildiğinde,

-- ama erkekleri de dövüyo kadınlarla diyerek gelme bana...

Sana trans bireylerin haklarından söz edildiğinde,
--ama onlar ellerinde usturalarla insanlara saldırıyo diyerek gelme bana...

Sana gençlerin cinsel sağlık, üreme sağlığı haklarından bahsedildiğinde
--ama o zaman herkes herkesle yatar yargısıyla gelme bana...

Sana evet yine sana, eşcinsellerin hakarından bahsedildiğinde
--ama onlar her önüne gelenle yatıyo diyerek gelme bana...

Öncelikle bu argümanları duymaktan gına geldi. Ancak sadece bu değil, nasıl olur da övündüğün onca eğitime rağmen iki dakika düşüncelerinin içinde içler dışlar çarpımı bileme yapamıyorsun.

Kimse senden kimseye acımanı istemiyor. Seks işçiliğini bir meslek olarak söylediğimizde, "ama yazıkk başka seçim hakları yok ondan" diyerek hak veriyorsun. Kimse senden acımanı beklemiyor ki. Sen bir avukat olduğunda, "ahh canımmm yalan söylemeyi çok seviyodu ancak avukat olabilirdi" dememizi mi istiyorsun karşılığında?

Yani bir insan sadece istediği için bir meslek seçemez mi? Hem de bal gibi.

Ancak bazen bazı şeyler seni bazı yerlere sürükleyemez mi? Bal gibi... Mesela ben öğretmen olmayı başta istememiştim ama oldu işte. Önemli olan, eğer bu durumdan mutlu değilsem elimde bir başka alternatifi düşünebileceğim fırsatın olmasıdır. Bu nasıl benim öğretmenlik örneğimde geçerliyse, diğer tüm meslekler için de geçerli olabilir. Bu insan olmanın özündedir.

Erkeklerin şiddete uğradığı gerçeğini söylediğin kadar erkekler karılarından dayak yemiyordur inan bana. Sen sadece erkekliğini sorgulamak istemiyorsun, belki içinde bir yerlerde o şiddeti haklı kılan hücrelerin vardır.

Aynı şey cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği için de geçerli. İlla ki etiketleyerek, hep "başka"sını yaratıp kendini sıyıracaksın değil mi işin içinden.

Asıl nefret ettiğim de, insan hakları alanında çalışan homofobikler. Bana hava atmak için yanımda çılgın savunucu görünüp, iki eşcinselle sokakta görünmekten korkan ama buna da hep "mantıklı" bahane bulanlar.

Sen bu ülkede tecavüze uğrayan kadını suçluyosun, hak etmiştir diye. Yahu tecavüz edenin hiç mi suçu yok?

O nedenle bana bunlarla gelme kardeşim... Sinir ettiniz pazar pazar... Bi de anlayış beklemiyorlar mı?

Cinsel iliçlar

Eveett ehhh diyerek açtığım bir reklam emailini açtım... Açtım, malzeme çıktı.

İşte cinselilac.com vs ben!
  • Bir defa bundan daha çirkin bir isim bulunamaz; cinsel ilaç!
  • Ve de kilo verdiren haplar cinsellik için kullanılan bir ilaç değildir.
  • Selülit gideren ürünler de öle.
  • Adına "hot" diyince bir sprey birden bire feromon içermez.
  • "penis büyütücü" reklamına bir siyah erkek koyunca daha etkili olmaz --- YA DA olur mu? oluyorsa hakikaten çok salaksın demektir.
  • "geciktirici etkili, 4 gün etkili ereksiyon" ne demek? Yazık değil mi sana? 4 gün o halde nasıl yaşarsın insan ya da hangi insan kendi bedeninden bu kadar nefret edebilir?
  • "safex" ne biçim bir kondom markasıdır?
  • Jöle tüpünde sunulan kayganlaştırıya neden 50 TL verirsin ki?
  • Bir "azdırıcı" reklamı; Son Zamanlarda geliştirilen en iyi cinsel istek arttırıcı. Göstermiş olduğu etkisi ile penisinizi tanıyamayacaksınız. Tibet Dağlarından Gelen En yeni ilaç Formülü. Penisi tanımamak? Tibet dağları yakınında yaşayanlar hakkında değişik fikirlere kapılmak gerekiyor sanırım.
  • "bayan için uyarıcı damla" lütfen! göz damlası mı satıyosun kardeşim? Bayık reklam.
  • "geciktiricili, cinsel istek artırıcı" bu ikisini aynı anda yaşayan kardeşin şifayı site köşelerinde değil de bi zahmet doktorda aramasını öneririm.
Bir gün ama bir gün kendi sex shopumu açınca piyasayı kasıp kavurucam ama nerde... Canım kardeşim sen sermayeyi toparla ben işleticem. Sen benim melek yatırımcım ol :)

evet...

Cinselliğe Yabancılaşma...

durduk yere birşey daha farkettim. İnsanların bir şeyleri farkedebilmesi için "durması" gerek. Ancak farkettiğim bu değil, sadece uzun zamandır birşeyleri farkedememiş olmamın nedeni bu.


Ahh geçmiş günler edebiyatı anlamında değil, acı ama komik bir gerçek geldi aklıma. Öğrenciyken boş boş takıldığım zamanlarda (gerçi çok olmadı ama) hep isterdim şöyle sürekli bir yoğunluk olsun hayatımda, seyahatlar falan... Şimdi hepsi var, tiksendirici boyuta bile ulaşıyor bazen. Örneğin bir başka seyahatteyken daha, cuma gününden pazartesi günü gitmem gereken başka bir seyahat çıkıyor falan.

Bunun kulağa nasıl geldiğini biliyorum iki türlü de. Geçen hafta Sofya'ya vardığımda araçta benimle birlikte bir kadın daha vardı. 30larındaydı sanırım. Şimdi gençsin, ileride bu seyahatlar daha zor gelecek demişti. Sanırım ilk seyahatım falan sandı, sustum ben de.

O değil de, işin seksi tarafı nerde uleyn diye haykırası geliyo insanın. 7/24 cinsellik hakkında konuştuktan sonra bi an, çevredeki herkes öyle inancına kapılıyo insan, sonrasında konuşası gelmiyor. Herkes öyle ya, sorun yok konuşmaya gerek yok gibi. Sonra birilerinin bilmediklerini görünce şaşırıyo falan.

Durex'in ring'ini bilir misiniz? Marketteydik, birlikte çalıştığım gönüllü bir erkek arkadaş bakınıyodu. Alsana yeaaa didim. Biliyo sanıyodum. Sonra şaşkınlıklar içinde kendimi ona kadın - erkek vajinal cinsel ilişkisinde "ring" in anlam ve önemini anlattım :)

Erkekler arasında porno islerken bir de kondom şirketleri ne yapar die bakanlar vardır ama neden yok denecek kadar az yahu?

Bense o kadar eminim oluyorum ki bazen dünyadaki herkesin bildiğine, kimseyle paylaşmak istemiyorum gereksiz tekrar olmasın die. Böle böle görünce de alla alla oluyorum işte.

Netsem bilemiyorum işte.

Yarın gittiğim yerde pek çok bilgiye aç ama belli etmeyen tip olacak biliyorum :) neyse onların hikayeleriyle dönerim ben de.

Öle yani seyahatten baymış, işine de yabancılaşmış bi insanım son zamanlarda.

Sanatı severim


1 aydan uzun bir süredir buralarda yokmuşum, blog anlamında. Ne kadar zamandır şu anda yaptığım gibi götümün üstüne oturup, boş boş TV izleyip ( Kaşif Dora da dahil olmak üzere ki ne kadar malca izlemiş olabileceğim tahmin edilebilir -- Uppppp yukarıııı, doowwwnnn aşağııı) işten başka şeyler gelmemişti aklıma.


Aaa evet ben yüksek lisansımı da bitirdim ki bunu bilem kutlayamadım. neyse.

Stockholm, Berlin, Ohrid(makedonya), Hammamet (Tunus), Los Angeles, New York, Stockholm...

ee evet sanırım birazcık fazlaymış hakkaten. Her bir şehrin ülkenin iyi kötü anıları var tabi ki, aralığı uzun olmayan seyahatlar silsilesi olduğundan hatıraları canlandırmak uzun sürebilir. Stockholmden cuma sabaha karşı geldiğim ve sankim yıllar önceymiş gibi hissettiğimi söylersem sanırım birazcık anlaşılabilir.

Neyse neyse zaten blogun amacı o değil, işimle ilgili ilginç şeyleri paylaşmak :) Yandaki fotolara bakarak işim ile ilgili tahmin yürütmeyiniz. Gerçi fotoya bakılarak, dövme üstadı, heykeltraş - ressam olabileceğim de düşünülebilirdi değil mi? hmmm ben sadece bir sanat severim. Sanatın iyisini kim sevmez, sorarım size?

Bu arkadaş Los Angeles'in en ünlü gey barlarından birinde danscı. Hayran kitlesinin yoğunluğuna girmek istemiyorum emme barın büyük bir çoğunluğunun boyunlarının tutulduğunu söyleyebilirim.

Beden algısı hakkında tonlarca okumuş, birçok şey tartışmış olabilirm. Her erkeğin maşşallah Olimpostan inmişçesine görünmediğini, görünmek zorunda olmadığını da biliyorum... Emme şimdi gel de bakma kardeşim. nihayetinde bakla kasın ne demek olduğunu öğrendim. demek ki gözlerimle görmem gerekiyormuş :)

Hehe neyse neyse ben o gece başka 1 ilginç şeyle daha karşılaştım; Ermenistan'dan bir arkadaşımı tesadüfen o barda gördüm (dünyanın küçüklüğü bir kez daha kanıtlandı!).

Hmm bir de Nathan Petrelli'yle de tanıştım. Bir öneri, büyük bir grupla takılıyorsanız ve grup içinde sadece bir tek sen karşındaki masada oturan adamın ünlü olduğunu anlamışsan sakın bunu diğerleriyle paylaşma. Onun adı grup foto oluyo!

Hafızama derin kazındığından olacak, bir anı düşündüğümde aklıma ilk gelen şey bu oldu... Yakında başka olaylarla dönerim... LA değişikti.


Nasıl çocuk yetiştirilir?

Dans çok önemli birşey, evet. Nasıl bebekler suya doğduğunda iç güdüsel olarak yüzebiliyorsa, gtü bağlıyken de dans edebilir evet.

Sonrasında 3 yaşından itibaren çocuğa başka bi dil öğretmeye başladın mıydı bitti, 4 bir dünya vatandaşı kıvamına gelir o velet.


"GO GIRL"

Ortak kullanım alanlarındaki alafranga tuvaletlerde oturamadan, nokta atışı yapan ve bunun anlamını taaa derinlerde hisseden kadınlar için gelsin bu video.

Du bakiyim, bunu da bulmaya çalışıyım bir dışarı çıktığımda.


Eskiler - yeniler

Ouff dün akşam canım cicim bir arkadaşıma gittim de gecenin bir yerinde aman allahım eski beni görmez miyim? O kadar garip ki, Ankara'daki hayatımın en denişik, en ilginç halleri onda var. Bazı fotolarda kendim bile şaştım kaldım.


İnsan değişken bir canlı sankim. Bi de yaşlanıyo sanki :) Fotograf çok özel birşey, video gibi interaktif hareketli olmamasına rağmen, hafızamı hoop hopp hoplatan birşey. Bir fotodaki küçücük bir ayrıntı, 5 dakika önce aklımın ucundan geçmeyen, hatta yaşanmışlığını inkar edebileceğim anılar pıtır pıtır dökülür. Süper bişey :)

Bununla birlikte hayatımda bir dönem açıldı ya da kapandı, öle de olur böle de işte. Yüksek lisansım bitti. Hee ne oldu diye merak edenler olursa "Gender Specialist" diye tabir edilen ve "toplumsal cinsiyet uzmanı" diye çevirebileceğimiz ve ebet hiiç birşey ifade etmeyen birşey oldum :) Son üç yılda öğrendiklerim, yaşadıklarım, gördüklerim hepsinden öte beni şu anki halime getirdi ki, daha ne olsun.

Uzuun zamandan beri bir akşam evde oturup da, "uleyynnn şimdi ne etçem la" didiğim bir dönemdeyim, boşluktayım ve tadını çıkarıyorum. Boşlukta olmak her zaman kötü bir şey değildir. O kadar.

Çoook uzun zamandır, rahat bir cumartesi uykusu çekmemiştim. Sankim yarın çılgınlaar gibi tasasız uyuyabilirim. Eneee. Hakketten. Daha ne olsun. -- Bi de kızın tırnaklarını kestirirsek süper olucek, kendisi bir cerrah gibi titizlikle nerede kan fışkırtacak damar var bulur hale geldi.

Hee bu da içinde cinsel unsurlar içermeyen emme bolca şaşkınlık dışa vurumunu barındıran bir gönderi oldu.

adilik başka, adilerin tarafında olmak bambaşka

Haber ilginç, insanların dolandırıcılıktaki -adilikteki sınırlarını böylesine zorladıklarını görmesi çok acı. TIKLA


Emme velakin, en son gelen yorum daha da acı. Kadınları dolandıran adilerden zerre kadar vakti yok. Mantığa gel, canım benim felsefe de yapmış.

Neyse ki yorgunum, kendisine söyleyeceklerimi içimden sıralıyorum... Eee birise küfür edildiyse, haketmiştir dimi?!



Blow Job Etiquette: A Woman's Take on the Subject

This summary is not available. Please click here to view the post.

bekar kadın vs metres

Zor... nikah bağını boynuna asmamış kadın olmak zor... Özgürlük olduğunu ileri sürenler olabilir, olabilir... Küçük dünyasında her gün 10 kişi gören, olanı biteni sorgulamayan biri mutlu, huzurlu hayatına devam edebilir. Ne güzel.


Sizlere "bekar" tabir ettiğimiz nikahlanmamış gençk kadın ile metres karşılaştırması yapmak istiyorum.

Varsayalım ki, ikisinin de hayatında bir partneri olsun, o da erkek olsun.

* Bekar kadın ilişkisini göreceli olarak daha göz önünde yaşayabilir, belli insanların (akraba falan) göremeyeceği yerlerde sosyalleşilebilir.

* Metres, kendi istese de gizli yaşamak zorunda, hem racon onu gerektirdiğinden hem partneri öyle istediğinden.

*Gizli yaşamak metrese sosyal olarak göreceli "iyi kadın" damgasını getirebilir. İlişki olabildiğince gizli olduğundan, kadın sadece "bekar" ve "yalnız" bir kadın olarak görülebilir.

* Diğer yandan bekar kadının sevgilisi olduğu başkaları tarafından görüleceğinden, evli olmadan erkeklerle sürtme damgasını yiyeceği açık ve nettir.

*Metres olan kadın, her ne kadar ikincil durumda düşünülse de aslında metres olduğundan tercih edilmiş oluyor yani sevgilisi "evlilik" hayatından kalan zamanda ki zaman ayırmaya azami özen gösterir, sevgilisiyle birlikte olur.

* Bekar kadın ise, metresle karşılaştırıldığında daha görünür olmasına rağmen, sosyal ilişki süzgecine saf balık gibi takılır. Toplum evliliği saydığından, kendisi de evli olmadığından hep görünmeyen bir gizlilik içinde yaşanır ilişki.

*Metres kadın, zaten underground bir ilişki olduğundan akraba gibi teferruatlara takılmaz.

* Oysa bekar kadın, evli olmadığından zoraki olarak akraba olaylarına takılmaz. Görünüşte el öpme merasimlerinden yırtma gibi görünse de, satır aralarında bu ilişki içerisinde yalnızlığa itilme hissiyatına dönüşebilir.

*Metres, belli başlı durumlar dışında (mafya babasının sevgilisi olma gibi) ilişkiden sıkıldığında çekip gidebilir.

*Fakat bekar kadın ilişkiyi bitirse de sosyal olarak ona buna nedenleri konusunda hesap vermekle yükümlüdür.

Şimdi bu noktadan bakılınca ilginç geliyor olabilir ancak sosyal olarak dışlanan kişiler alsında gözümüzün önünde olan ve gayet "normal" saydıklarımızdan daha iyi konumda olabilirler.

Bir bekar kadının yani nikahlı olmayan kadının sosyal olarak yaşadığı sıkıntılar çoğu zaman görünmez ve acı vericidir.

Üniversite, lise çağında eğlence olarak görülen pek çok şey, toplum ondan nikah beklerden bunu reddeden kadınlar için kocaman bir yüktür. Gerçekte et, kan, can olarak var olsa da sosyal statüde olmadıklarından hep sondan gelirler. Kısaca sosyal olarak metrestirler, metresmişler gibi hissettirilirler.

Sorun ünvanda değil dışlanmışlıktadır.

O nedenle sevgili erkekler, sosyal olarak her bok önünüze serilmişken, kadını da aynı kefeye koymayın. Kadınların önünde kimsenin göremediği ama kol gibi bir engel var ve 20 li yaşların yarısından sonra kadının tam da boynundan sıkıyormuş.

Ve sevgili kadınlar, kıssadan hisse size söyleyebileceğim şey ise, metres olun ama hayatın size kendinizi metres gibi hissettirmesine izin vermeyin.

Yaşlanmak ve Sex

Yaşlanmak doğal bir durum, Benjamin Buttonlaşamadığımıza göre hepimiz yaşlanıyoruz, yaşlanacağız.

Aşağıdaki makale de bunu ele alarak aslında yaşlanmanın çirkin gösterilmesinin bedelinden bahsediyor. Milyon dolarlık güzellik sektörü nedeniyle hep bir ince, genç, sıkı, taş olma durumu bastırılıyor. Olamayınca sanki ligten düşüyormuşsun fikri verilip insanların kendi bedenlerinden nefret etmeleri sağlanıyor.

Kendine güvenemeyen insan da farklı yollara eğiliyor işte. Böylece insan istediği gibi zevk alamıyor. Gerçekten her yaşın kendine göre güzellikleri var ve her yaşta cinsellik yaşanabilir. Önemli olan güzellik algınızın da sizin entellektüeliteniz gibi gelişmesine izin vermeniz.

Yoksa erkek olan viagra peşinde koşuyor ( =) ) , kadın olan güzellik ürünleri çamuruna batıyor, kilo verdiren haplar kullanıp, estetik ameliyatlar peşine düşüyor. Aslında cinsellik bunlardan fazlası.


Diyeceğim odur ki her yaşta cinsellik mümkün, beğenilmek ve beğenmek mümkün. Yeterki dünyanın 25 yaşında takılıp kalmayacağına inanalım...

Ekşi muhabbet

Sözlükte -evet yine duramadım girdim- gözüme bir başlık daha takıldı. Garibanım taze taze açmış; ilk sevişmenin ardından ayrılmak isteyen sevgili.http://sozluk.sourtimes.org/?t=rip

Nasıl içine dokunmuşsa çocuun böle bi gerçeği algılayamama, yüzleşmek istememe durumu var. İlk sevişmeden sonra ayrılmak istiyosa ki ayrılınmış ki yazmış, zaten başka bir sevişme söz konusu değil. Tek sevişmeden sonra denmesi türkçe olarak daha doğru olacaktır. Amacım dil bilgisi öğretmek değil, kullandığımız kelimelerin yani dilin aslında bizim aynamız olduğunu göstermek.

Aslında arkadaş büyük ihtimalle "tek" demek isterken, böle "ilk" yani ikinciden, üçüncüden önce anlamına gelen birşey yazmış :) Belli ki kendisi ilişki konusunda karşı taraf gibi düşünmemiş heheh.

Eminim giden taraf da baştan öle düşünmemiştir :) Ouf ne hayal kırıklığı yaşamıştır he!

Biri de "ileriki yıllarda kişide sertleşme ve erken boşalma problemlerine yol açacak sorgulama sürecini başlatan sevgilidir" diye yazmış. Çok güldüm.

O zaman erken gelen ve sertleşme sorunu yaşayan tüm erkeklerin geçmişinde böle bişey var ya da illa ki bu oluyosa henüz yatakta berbat olduğunu bilmeyen erkeklere bu gerçek söylenmesin.

Vaktiyle bir erkek, yahu siz kadınların "fake" yapması aslında size kötü; erkekler siz sözlemedikçe kötü olduklarının farkına varmıyorlar ve gelişmiyorlar demişti. Dolaylı olarak söyleyince de bu sefer başka sorunlar çıkıyo o zaman netsin insanlar?

ay aman bilemedim. başlık ilginç, komik ve acı geldiği için ele almak istedim.

Bir Kelly Clarkson var ondan içerü...

Herşeyi uzatan magazing programları gibi ben de bir önceki konulardan birine gerçi döüyorum işte. tataaaaaa...

Şoplanan Kelly kanka üzerine bir de dergi yönetimi açıklama yapmış. Saolsunlar el atmışlar Kelly kardeşimize, insanların onu görmek istediği haline sokmuşlar. Tabi insan derken burda "erkek". Derken aklıma wingman denen o aptal dergi geldi, ouf ne feci bi dergi. Neyse olayla ilgili blog okumak isterseniz nehrin karşı yakasından buyrun...

Penis büyütücüler... Ahan da bir belge

hmm ayrıca, Standfor Universitesi Tıp Fakültesinde olması gereken

profesör Salvatore Fiordelisi ki kendisi sitede belirttiğine göre
penis büyütücü hapları çok beğeniyormuş ne yazık ki o
üniversitede yok.

Şaşırtıcı mı? Dahası bu ismi arayınca pekçok başka "bitkisel"
dolandırıcılıkta adını bulabilirsin.

Gerçekten, bu siteyi görünce bir işe yaradığını düşünen biri var mı?

Kocaman bir penis hipnoz mu ediyor acaba?

Arkadaşlar, organlarınızla barışık olun ve enerjinizi, paranızı böyle
kalpazanlara yedirmektense nasıl daha iyi kullanacağını
öğrenmeye çalışın, paranızı da yemeğe içmeye ne bilem
gezmeye harcayın. 360 TL fena bi para değil hani.


"El üstünde tututlan erkek"

Facebookta sağl tarafta olan aptal saptal reklamdan birinde bir grup mikinili hatun ellerinin üstünde bir surf tahtası tutuyor ve yukarıda başlık yazıyordu; el üstünde tututal erkek. Bu ne ola ki diye tıkladığımda, heyt be yaratıcı türk zekası didim.


Penis büyütme hapları. heeeeeeeeee erkeğin pipisi ne kadar büyükse o kadar "el" üstünde tutuluyor. Mecazın içeriğine girmeycum.

Yalnız sitede yazan daha da ilginç; 3 ay sonunda 7.62cm büyüme! ohanesburg!

Dikkat ediniz, boyu o kadar olacak demiyor, büyüyecek diyor. Zannımca diz kapağına kadar bir boydan abhsediyoruz. Peki sorarım, tam olarak o nereye girecek?

Yani deli gibi cinsellik hakkında zerre kadar bilgisi olmayan bir erkek hiç olmazsa bunu düşünür değil mi? Bi elindekine baksın bir de hedefine... Hee arkadaş belki kafasında ince bapırsak uzunluğunda bir yer düşlüyor olabilir, saygı duyarım.

http://www.odakmedikal.com/?ref=facebookff sayfanın en alt sol köşede özenle hazırlanmış diagrama bir bakar mısınız lütfen? Değişimi kendi gözlerimizle görebiliyorz, vuhuhuh gözlerim kamaştı.

Öyle bir şey zannımca sadece el üstünde ve gözden uzakta tutulur.

Hmm beklentilerinin karşılanamaması, partneri acı çektiği için kendisinin de zevk alamadığı ve sonraki zamanlarda da fiziksel sorunlar görme ihtimalinin çok yüksek olduğunu düşünürsek bence bu süper bir fırsat. Penis boyunu büyütmek isteyenler lütfen bu hapları kullanın da, bari kimyasal seleksiyon sizi elesin...

İtirazım var

Feci halde itirazım var. Kadınları erkekler eziyor yaklaşımına gelen tipik karşı cevap olan, "e anneler de kadın, onlar yetiştir miyor mu erkekleri?" beni oldum olasıya kıl etmiştir. Son zamanlarda annelik üzerine derinnn derinn düşünmekte olduğumdan duruma farklı da bir yerden bakmak istiorum burada.


Ben şahsen 20li yaşlarımdan itibaren sankim anneme babama manevi olarak ben bakıyormuş gibi hissediyorum, yani "annelik" güdüsü varya herhan başlarına birşey gelecekmiş korkusu, nefeş alışlarını dinleme isteği falan falan... Bu benim anne olmaya hazır olduğum anlamına gelmiyor ancak "annelik - babalık" görmeyecek bir döneme girdiğimi gösteriyor.

Annemi babamı severim ve hala annem - babam onlar ancak demek istediğim, manevi ve maddi olarak onlardan dışarıda yaşadığım bu süre içerisinde birçok şeyi öğrenmeye başladım.

20li yaşlarından sonra annesinin dibinden ayrılamayan erkeklerin bu şekildeki serzenişleri beni çileden çıkarmakta o nedenle. Yahu sen kendi başışının çaresine bakamayacak bir durumdaysan o zaman neden başkasını suçluyorsun ki? Sen de ben de aynı yerden süt emdik, neden bir kadın olarak ben geleneksel olarak annemin ekürisi olarak yetiştirildiğim ve sen dışarıda özgürce dolaşıp kişisel gelişimini daha erken tamamlama yetkisi verilmişken böyle aptalca davranmaktasın?

Bu konunun muzdaribi olan bir kadın asla bundan şikayetçi olamaz. Toplumsal olarak "kaynana düşmanı" damgası yememek için ister istemez susar. Çünkü karşısındaki onu mantıklı olarak dinlemek yerine hemen etiketleyip bir yerlere oturtmak ister.

Ancak şu kadar söyleyebilirim canım erkek kardeşlerim, yaptığım resmi olmayan mülakatlar sonucunda da pekçok kadın ilişkilerine son verirken bu yegane gerçeği göz önünde bulunduruyorlar.

Size de saçma gelmiyor mu hem kadınlara ayakta durmasını söylerken sizin kendinize bakıyor musunuz?

Sizce de büyümeye başlamanızın zamanı gelmedi mi?

şop şop, Photoshop

Feministe süper...Kelly Clarkson, peki bu hatunu kliplerde nasıl zayıf gösteriyolar?

Bunlardan Türkiye'ye de gelsin

Gecenin bir yarısı; evet yaa neden ben düşünemedim gibisinden bir fikir çaktı.


Arkadaşlar heyecanlanmayın, muhtemelen birazdan göreceğiniz şeyi ilk defa görecek ve de duyacaksınız. Aranızda adet kanından tahrik olanlarınız var mıdır bilmem ama onlar bile biraz garip hissedebilir.

Neyse efenim durum gayet doğal, basit, süper ötesi mantıklı; tampon ve pedlere son getirebilecek bir teknoloji.

Tampona daha alışamamış, ne olduğunu bilmeyen bir ülke için artık bunlar karaborsa falan olur.

Akacak kan damarda durmaz tahmin edersiniz. Neden birşeyin o kanı emmesi beklensin ki; direk neden bir kaba dolmasın?


Adı diva CUP... evet CUP! =)

Neden ben bunu daha önce duymadım bilmiyorum ama harika.

Diğer ürünleri için de bakılabilir...

Not: Hetero ve sevgilisi olan erkekler, sevgilinizin doğum günü falan yaklaşıyosa ben bundan daha güzel bir hediye düşünemiyorum.

ne demek efenim vazifemiz...

Mutlu Son!

Sanat sanat için mi yoksa insan için mi gibi bişey şu anda blog için hissettiklerim. Kimliğimi ifşa etmişim doğal olarak anlatmak istediklerimi %100 açıklığıyla paylaşamıyorum bu bir gerçek.


Emme kim beni okur ki?

Anladık," izleyen"lerden bazıları okuyor olabilir, diğer kısmı da zaman zaman benim reader'da yaptığım şeyi "mark as read" olayına gelip, okunmamış mesajın verdiği vicdan azabından kurtuluyorlardır.

Daha da özünde birşey içimdeki, acaba birileri beni okusun diye mi yazıyorum yoksa heee ben içimden geldiği için mi yazıyorum?

Hmm sanırım ikisinden birazcık emme emin değilim. Neyse...

Elif Şafak okuyorum. Hatunu seviyorum. Kadın Çalışmalarının ilk mezunu ve ben de mezun olma adayı olduğumdan böle herşeyin de bir ortak yan bulma çabası içerisindeyim. Yalan yok, hatun güzel yazıyor. Popüler olması onun suçu değil, hala %90 mantıklı açıklama yapma kapasitesine sahip... Üstüne üstlük yavşak şeyler, beğenilmek için kadınları aşağılayıp heteroseksist düzeni mıncurmuyor.

Böyle bir insan olduğunu bilince, yazıları beni ayrı düşüncelere sokmaya devam ediyor. Diyorum ama sanki tüm kitaplarını okumuş imaji vermek istemem; Siyah Süt ve Aşk (in progress)...

Sİyah Süt'ten sonra yahu bi eski kitaplarına bakim derken hatun yeni kitap çıkardı. Neyse.

Kadın dertleri iyi bildiğinden ve deneyimlediğinden damardan yazabiliyor. Siyah Süt'te, doğum sonrası annedeki sendromu ele aldı. Kendi deneyiminden yola çıkarak, annelik kutsaldır, kadın doğuştan sevicidir imajina bam diye girdi. Dolayısıyla biyolojik olarak hamile olma ihtimali olan biri olarak, uuu ya ben de yaşarsam korkusunu hissettirmeyi başardı.

Şimdiyse başka bir taraftan vuruyor; 40 yaşında, evli, çocuklu, gayet güzel bir refah düzeyinde ama mutlu olmayan kadının arayışı...

Doğal olarak, evliliğin raconu olan korkuları canlandırdı. Mutsuz olmak.

Kitap bitince, bu düşünceler rafa kalkıcak bir öncekinde olduğu gibi ama derinde bir yerlerde bu korku baki kalacak.

Elif Şafak iyidir. Daha fazla feminist yazar lazım piyasaya.

Çıtır dişim gitti...

İnsanlar acılar içindeyken daha mı yanık yazarlarmış ne? İbrahim tatlıses mi bunu savununan yok wat ap negırs diyen çikelota renkli söz sanatçıları mı bilemedim.


Alın size acı; yan yatık şekilde gelişen 20lik dişin alınması ve anestezinin etkisinin geçmesi... Süper kombo.

İşin aslı, sandığım kadar bir acıyla karşı karşıya değilim. Duyduğum onlarca felaket hikayesinin ardından böle kerpetenle uyuşturmadan çekecekler falan sandı herhalde zihnim, o olmadı dişcim süpresonik biri ya da ben muhteşem bi acı kaşarıyım... heheh! valla kendime kredi vermeyi sona attım ki böle bi mütevazi görüntü salayım.

Herneyse, acı var bu gerçek Reha abicim. Bugün bekaretim gitti; iki dikiş yedim. Afiyetler olsun bana. Yaparken acımadıysa da, ağzımın içinde kanivçe oyalar gibi cııırt diye uzayan ipi hissetmek garipti.

Hayat son zamanlarda yep bana neye niyet neye kısmet bebişim yapıyo. Mızıkçılık yapıyo birileri, niyeti iyi olsa iyi olur hee. Şöle bi kontrol et demeye gidip de kol gibim dişimden oldum.

Neyse ki insan kolay adapte olan bi canlı, gidenin yerine yenilerini ekleyebiliyor. Yeni diş değil de başka şeyler; örneğin sağ tarafım olmadan da yemek yiyebilme becerisi gibi.

Aslında ben başka birşey yazıcektim... hee evet, yazı güzel miydi? Acıklıydı dimi? Böle gözlerden yaş gelecek şekilde falan. Evet, çok içten yazdım çünkü.

Du bi saniye benim şimdi ağzımda kaç dişim var?

Yazan: Tek dişi gitmiş, kedili yalnız kadın (toplumsal çözümlemede sanırım canavara denk gelen bi tanım)

Ay içeriden bilgi sızdırıyorum mınınınının, bana hasta olun mınının

Reklamını yapmayı göze alarak bu satırları yazıyorum, http://www.wingmandergi.com/agustos09 adlı bir dergi varmış meersem.


Hemi de editörü bir hatun... Ne kadar güçlendirici bir durum değil mi? Derginin 3/4'ü hetero erkekler için kadınları kullanma kılavuzu. Diğer yarısındaysa izleyici yorumları, kitaplar falan var.

Film önerileri bile "evde hatunla izlenebilecek ve izlenemeyecek filmler" olarak ikiye ayrılmış. Tabi ki izlenebilecek filmler kadını ya korkudan ya da ağlamaktan yanındaki erkeğin koynuna sokturacak cinsten filmler.

Gerek erkekler tarafından gerekse de kadınlar tarafından "aa bakın size içeriden bilgi veriyorum ehi ehi ehi" tavırlarını çok basit, aşağılıkça ve değersiz gördüm.

Bir keresinde, bir ayrılık sonrası ortamda olan eski bir erkek arkadaşım (evet biliyorum garip) beni bir köşeye çekip, "erkekler ya adi doğarlar ya da sonradan adil olurlar" demişti. Gülmemek için kendimi zor tutmuştum. Hayatım boyunca çeşitli şekillerde bu tür irili ufaklı, "içeriden" bilgilere maruz kaldım. Ay aslında erkekler olarak biz öyleyizdir böyleyizdir gibi.

Yine aynı şekilde bir kadının çıkıp, tüm kadınları temsil ederekten, ya işte biz hayır deriz ama aslında hayır demek istemeyiz, bize pahalı şeyler alın, gururumuzu okşayın gibi saçmalaması çok bayağı kaçıyor.

He bir de tamamen buna özgü bir dergi çıkartmak... ne denir ki?

Kadını aşağılayan, ikincil duruma düşüren bir yaklaşımı destekleyen ve karşılığında "beni sevin erkekler, benim hastam olun" gibi bir yaklaşım görüyorum.

Yanarım yanarım, bu tür yaklaşımların doğal seleksiyonla aklı başında, heteroseksizmi sorgulama kapasitesi olan, kadına insan gözüyle bakan erkekleri eleyeceğine yanarım.

Kadınlar için erkekleri mutlu etme yolları

http://msnyasam.ekolay.net/index.asp?url=http://www.ekolay.net/kadin/ana_detay.asp?pid=1839&haberid=635098&reklam=msn


aaa sevgili kadınlar, erkeğinizi nasıl mutlu edebileceğinizi mi düşünüyorsunuz? Alın işte sizlere muhteşem zeka ürünü öneriler.

"aldatmayın" kısmını özellikle gözden kaçırmayın. Zira sizin değil ama karşı tarafın aldatması olasıdır, doğal düzeni neden bozalım ki?

hahha bunun yorumu da bomba; "ya birasda yabancı kızlar gibi olun demşsz ama eer bi kız evlenrken bakire değlse evlenmiosnz o zmn öne türk erkeklernn bu konu değşmesi lazım sonra ztn kızlar değşr ;)"

ah şu erkeklerin çektikleri

Ahh canımmm nedir şu erkeklerin de kadınlardan çektikleri değil mi? Vah vahh, ne kadar üzlüyorum.

Yine yoruma baktım, bu defa aç olduğumdan mıdır nedir daha bi dokandı! Hasancan kardeşim ayrı bir olaymışssın.

Kardeşim olay akılda değil, ataerkil sistemde 1-0 üstünsünüz. O kadar!

Yani bir kadının onunla yatmayı kabul ettiğinde de, etmediğinde de ayrı ayrı sorunlar çıkartan erkek popülasyonu üstüne üstlük nasıl "baskı"yı zeka ile ilişkilendirebilir ki?

Aaa evet anladım.. sadece salak olanlar ;)


http://msnyasam.ekolay.net/index.asp?url=http://www.ekolay.net/kadin/ana_detay.asp?pid=1839&haberid=635098&reklam=msn

hasan can

bakın bayanlar!!! sabahtan beri okuduğum bütün yorumlarda erkekler basittir diye bi söz sürüp gidiyor emin olun sandığınız kadar basit ve akılsız değiliz hatta sizden çok daha zekiyiz ama bunu kabul etmek istemiyosunuz bi bakın etrafınıza yaşadığınız konfor ve teknoloji kimin eseri???ama yinede erkekler ve kadınlar birbirine muhtaçtır bunu daha fazla uzatmayalım

Bugün yakın bir arkadaşımın derdi üzerine konuştuk, mesafe denen kavram ilginç birşey hatun yabancı yani başka bir ülkede yaşıyor ama yine de yakınız işte.


Neyse efenim olay sevgilisiyle ilgili, şu vakit itibariyle durum nedir bilmiyorum. O hikaye kafamda binlerce şimşek çaktırdı.

Bir soru olucek, erkekler (hetero olanlar) şöyle oturup geyik attığınızda hiç için bulunduğunuz saçma durum ve bunun oluşturduğu sonuçları düşünüyor mu yoksa hemen herşeyi kadınlara mı yüklüyorsunuz?

Uzun zamandır duymadığım bir ayrılık kalıbını yeniden işittim; "ben ayakları üzerinde duran, bağımsız bir kadın istiyorum." Abovvv. sorun sende değil bende inan kalıbından sonra yine onun kadar aptalca olan bir kalıp daha.

Bunu söyleyen arkadaş çncelikle böyle bir cümle kurabildiği için bir aptal olma özelliğini taşıyor olsa da, insan sonra da düşünüp düzeltmez mi kardeşim? Yok bu ısrar ediyor.

Bu yaklaşım tıpkı siteye soru soran bazı mankafapol erkeklerinkine benziyor. Kadınlara "bekaret" tasmasını takmayı zorlayan, damgalayıcı mantık tabi ilişki içinde kendine mikilecek kadın yaratma ihtiyacı duyduğundan ve lakin kadın o tasmayı çıkarma korkusunu taşıdığından, muhteşem bir çözüm daha buluyor veee anal seksi öne sürüyor pardon BASTIRIYOR.

He tabi bu süreçte, sanki cinselliğini istediği gibi yaşamamayı seçmek kadının sorumluluğuymuş gibi kadına vicdan azabı çektirecek cümlelerle anal sekse kadın itinayla zorunlu bırakılıyor... Buraya kadar sizin için yeni birşey olmayabilir emme bir sonraki adım var. E bizim süper oğlan anal seksi de yaptıktan sonra ayıkıyor; e o hatun ya daha önce başkalarıyla da anal seks ettiyse? Eneeem ne yapmalı?

İşte buraya ben giriyorum ki bu tür double ahmakları tanıyorum, bir kadının daha önce anal seks yapıp yapmadığını nasıl anlayabilirimler, anal cinsel ilişkinin yeri, zamanı ve sayısı anlaşılır mılar gelir.

Yani erkek, kendi yarattığı çukura kendisi düşer.

Aynı durum "güçlü kadın" durumunda da vardır. Kadının doğal olarak erkeğe muhtaç, kendi başına bi boka yaramaz, işlev görmek, duygusal maymun olarak görenler, olması için için zorlayanlar birgün kadının bunu yemeyeceğini düşünememiş olmalı. Tabi o zaman hala aynı geleneksel cümleleri kullanmak sadece komik olacaktı.

Bugün duyduğum örnek de aynen bunu yaptım; güldüm. Karşımdaki güçlü, ne istediğini bilen, çalışan, direnen ve seven bir kadın vardı, diğer yanda da ona yapıştırılmış olan ve kanırtılarak ona kendini kötü hissetmesi sağlanmış olan bu etiket.

İlişki bağımlılık değil, hoşgörü uzlaşı alanı olmalı, sidik yarıştırmamalı, kendi ihtiyaçlarını kadının geleneksel rolüymüş gibi kadına yıkmamalı. Yoksa çok komik görülüyor.

Umuyorum buralardaki kadınlar da kendilerine zorla anal seks teklif eden kendilerine bir de sevgili etiketi takmış erkekleri hayatlarından çıkartarak aslında sevginin deliklerle ilgili olmadığını gösterebilirler...

Copyright © 2008 - Nobody's Wife - is proudly powered by Blogger
Blogger Template