Sex Partisi

Avustralya'da Sex Partisi var. Birkaç gün sonra gerçeklesek olan seçimlerde adaylari var. Su reklam http://www.youtube.com/watch?v=tdEVVW_ahnE orada burada dönüyor ve kampanyalarını yapıyorlarmıs. Bizzat oralı bir arkadasıma sorarak teyit de ettim hani.


Avustralya çok mu medeni bir yer? Hayır!!! Hala cinsel sağlık, üreme sağlığı hakları konusunda geri de bir ülke ama yine de insanlar böyle girişimler de bulunabiliyorlar.

Biz de sadece hükümet kendi fikir özgürlüğüne yaşama hakkına sahip. O özgürlük de kadınları, gençleri, eşcinselleri, transeksüelleri... yani halkın 2/3ünü reddeden - ezen bir yaklaşıma sahip.

Böyle bir parti tek başına iktidara gecebilecek kadar güçlü olmayabilir ama böyle bir bakış herkese iyi olmaz mı yani?

Eğlenceli iş

En son yazdığımdan bu yana nelerin değiştiğini anlatıp, ne kadar uzun zaman olduğuna atıfta bulunacağım başka bir yazı yazarım belkim de. Emme şimdi denişik bir heyecanımı paylaşmak isterim.

İçimdeki işletmeci ruhu çıktı. Durup dururken değil de, canımm konsepti batıran ama üzerinden geçinen bir siteyi gördükten sonra oldu.

Onlar ne? Sanırım anaokulundaki çocuklara, pazardan aldıkları 1 TLlik sikko beyaz t-shirtleri vrip "hadi boyayın yavrıcım" demişler.

1 TLye maliyetini yapıp 30 TLye satmak.... Hemi de bu kalitede.

Bu durum, uzun zamandır aklımda olan ve hatta buradan da paylaştığım bir hayalimin canlanmasına neden oldu. Evet evet oldu.

Eğlencesine yapak istiyoruz bu işi. He, ne zaman gerçekleştiririz bilemem ama ilişkisinde heyecan isteyen özellikle kadınlara yönelik bir site. Maksat gençler sevinsin, mutlu olsun :)

Tabi erkeklerin de onlara hitap eden, güzel bir siteye ihtiyaçları var. Onlara yönelik de çalışmalar içerebilir.

ebet bu kadar. eğlenceli bişeyle4r yapalım yahu.

Çilem Çilem Paylaşım

Herkese kucak açan bir facebook sayfamın olmasından nefret ediyorum. Evimin camını açıp duygu düşüncelerimi paylaşsam daha az kaygım olurdu. Gerçekten!


Sinir olduğum birşeyi, sevindiğim bir durumu çığıramıyorum. Keza listemdeki insanları pekçoğu karşıt düşüncedekiler. Bi güvenli yer yok. Birini silsem yetmez.

Eskiden okullarda arkadaş grupları vardı, şimdi de facebookta listeler var. Bok var gibi bu blog adım da kim olduğumu bağırıyo. Bi gizliliğimi koruyarak, yarın götümden ısırmayacağından emin olarak bi laf atamıyorum kimseye... üff!

710 arkadaşım var! Mümkün mü? Değil tabi ki. Facebook benim için, haber paylaştığım ve sevdiklerimin özel hayat tabiki yaptığım bi site güya. Yazdıklarıma, post ettiklerime orada da dikkat edeceksem ne anlamı var yani.

Twitter da yakında ona varacak. Nedir yani ikincil karanter mi yaratalım?

Aslında yazmak istediğim şey bambaşka birşeydi de, paylaşamayacağımı anlayınca içimde patladı bunu yazim dedim!

Şu kadarcık söyleyeyim, ben sitede editör olduğumu cümle alemle paylaşmamaktaki ilk derdim, bi kadının bilgisayardan acık anladığını bi de bide cinsellik konularında birşeyler biliyo.. olamaz öle şey erkek varken ona ne haşa diyen bok kafalı zihniyete derdimi anlatmaktansa, işimi yaparım sonrasında çıkarım karşılarına düşüncemdendi.

Şimdi söylüyoruz, bi de diyoruz yorumlarınıza açığızzz... Allaa herkes (erkekler özellikle) bi bilgisayar programcısı, bi cinsel sağlık uzmanı kesildi. Sinir oluyorum!

The Scoop of Semennnnnn

Hhahaha bu site muhteşemmiş yaaa...



The Scoop on Semen
Via: Online Schools

İşimi Seviyorum

İşimi seviyorum.


Bir gün, çıldıracak şekilde uleyn kim okuyor ki de site yapıyorum die site yenilerkene ofise cinsel sorunlarını sormak için gelen bir telefonu seviyorum.

Sonra... telefonda bir yabancının geyik mi yaptığını, ciddi mi olduğunu bilemeden sorduğu mastürbasyon sorularına yanıt vermeyi seviyorum...

Devamında yine arayıp bu sefer kadınların mastürbasyonu hakkında sorarken bana özel sorular sorduğundaki gerilme anını çok komik buluyorum. Bu durumları idare edebilmeyi seviyorum.

Böle küçük ayrıntılar olmasa hayat ne bayat olurdu dimi?

Siz misal, kaç defa çalıştığınız ofise bir yandan gelen telefonlara bakarken bir yandan cinsellikle ilgili sorularınızı telefonda sordunuz?

"Young People Fucking"

haha şimdi bu kelimeleri arayan kaç kişi yine bloga düşecek. Neyse maksat blog okunsun die çok aranan kelimeleri sıralamak değil, young people fucking derken anlatmak istediğim birşey var.


Film yapmışlar, adına da "young people fucking" demişler. Daha önceden izlemiş olanlar hafızasını yenilesin napim... ilk defa duyanlar da izlesinler efenim. Film değişik hetero ilişki modellerinde yaşanılan cinsel deneyimlerden bahsediyor.Filmi, cinsel birleşmenin ögelerine bölerek anlatmışlar bayıldım...

Bu film, cinsel hayatınızı genişletecek taktikler vermiyor, cinselliğe başka bir yerden bakıyor; kadın ve erkeğin cinselliğini hangi durumlarda nelerin etkilediğini anlatıyor.

Cinsel birleşmeden başlayıp, cinselliğe açılım yapmasını sevdim filmin... isleyin, islettirin...

SABIR SABIR SABIRDAMAK...

beynim tatile çıksın istiyorum bi süre. Ayakta uyuyanlar var ya, işte ben olduğum yerdeyken beynimin kendini kapatmasını, bir süre kafasına göre takılmasını istiyorum. Ona da bana da yazık, sıkılıyo insan...


Ben ilişki halindeki insanlar üzerine naçisane çook düşündüm, gördüm - yaşadım - duydum ve özümsedim. İnsanlar olarak her birimiz farklıyız falan ama yaşadıklarımız benzer olduğunda benzer şekilde davrnıyoruz işte. Durumdan çok mutlu olmamakla birlikte, ilişkiler beni çooook az ama gerçekten çok az şaşırtmıştır.

Yanlış zaman, yanlış insan teranesine katılıyorum. Anlaşıldığında hemen ortamın terkedilmesi taraftarıyım. Doğru zamanı ya da birbirinize doğrulaşmanızı beklemek ömür alabilir. Hayır gerçekten ömür alabilir... Beklemek dünyanın en öldürücü şeyi. İçinizden hem ruhsal olarak hem de eminim birkaç yüz beyin hücresinin canına okuyan durum.

Vaktiyle çoook bekledim. Zat-ı şahanem acayip bi detektif olabilir, olmuşluğu da vardır. He sonrasında iyi oldu mu? HAYIR? (hee tabi hepsi birer deneyim mirim... tabi yaşarken de hep bunu düşündüm, kafam s.kilirken)

Biri kendi bişeyinin derdine takılıp, birşey de söylemeden "en iyisi görüşmememiz" demişti. Nasıl yani? Sen kimsin de benim için neyin iyi olabileceğine karar veriyosun ki?

[ben bunu hiçbir erkeğe yapmadım, pek çok erkeğin yaptığını gördüm. Arkadaşlar salak mısınız? sinemaya gitmek istemiyorsan "gitmek istemiyorum" dersin, "senin beğenmeyeceğini düşündüğüm için bilet almadım" da ne demek? sordun mu? YAPMAYIN! hatun kişi (geylerde bu oluyo mu bilmiyorum ama hetero erkek özelliği die deneyimledim hep) ilkini kaldırmıyosa o zaman neden devam ediyorsun ki? İkinci cümleyi söylemek, sizi daha mı düşünceli yerine sokuyor sanıyorsunuz?]

Aha! işte burda, olabildiğince küfür etmek ya da içerideki "noluyoruz lan?" şaşkınlığının ardından gelen o öfkeyi kusmak ve hemen ileriki maçlara bakmak lazım.

Ama salaklık durumu öyle olmuyo... "ben de burdayım" çalışmalarının sonunda yine herşey eski gibi görünse de, aslında bu defa sen anlıyosun; "uleyn fena mı yaptık sanki" diye dank ediyo günün birinde. (iki cümleyle herşeyi özetlermiş gibi yapmak... alakası yok ama şimdi konunun özü o değil, o nedenle yazmıyorum)

İşte ben de diyorum ki, sabır öyle her boka çomak değil. Bazen kabul etmeli ve o küçük ip uçlarından genelleme de yapmalı.

Neyse şekerim, o günden sonra ben çok sabretmedim ilişkilere... Etmemeyi tercih ediyorum. 1. dünya savaşı içindeyken, "güzel günler gelecek... sabır sabırr" demek ayrı, "sabret canım, yoluna girer... aslında iyi bir insan" demek çok ayrı. İşte ben o ikinci durumda yapılanın sabır olduğunu düşünmüyorum.

Benim de oldu vaktiyle terkedildiğim, içimden hep "uleyn, ne güzel gidiyoduk yaaa ama işte henüz kapasitemi ortaya çıkaramadım ki" dediğim durumlar... Uğraşmadım ama.

Çünkü ben hep bu "sabır" döneminde üzüldüm, acı çektim... bittiğinde hiiç üzülmedim...


Öle işte... Kadınlara yüreğinin götürdüğü yere git -- o yürek de sürekli bi beklesin derken erkeklere s.kinin doğrusunda git diyen zihniyetin içine edim.

Acı gerçekler -1; bi sorsan aslında kadınlar da sıçar!

Hetero erkekler çok komik. Siteye de çoğunlukla onlar yazı yazdığından ve günlük hayatımda en çok onların durumlarına tanık olduğumdan söylüyorum.


Hepsi değildir eminim - umarım.

Hetero erkeklerin, özellikle de ülkemizdeki gibi olan toplumlarda, kadınlardan uzakça yetişmiş olmaları, tıpkı pekçok hetero kadında olduğu gibi çoookça yanlış inanışın doğmasına neden olmuştur.

Erkekleri anlamak zor, kadınları anlamak zor. bunlardan eeeeen yaygın olanı ve ne yazık ki çevremde gördüğüm kadarıyla da en çok inanılanı. Bence çok basit insanlarız. Kadınların anlaşılamayan olduğunu düşünen erkeğin iletişim konusunda epey bir yola ihtiyacı vardır. Çözüm için önerilerden biri; soru sormayı öğrenmesidir.

-- "biz yatmayı düşünüyoruz da, kız arkadaşıma yanlış birşey yapmak istemiyorum."

Ne yapabilirsin ki? Bu soru ilk bakışta "aaa canım benim ne kadar duygusal çocuk" gibi düşünülebilir. Diğer yandan ben şöyle de bakıyorum; mümkünse kadını vajinadan da ayrı bir canlı olarak görebilirsen ve dolayısıyla konuşabilen bir canlı olduğunu farkedersen, bir zahmet ona ne istediğini de sorarsın.

Çünkü o erkek kadınla cinsellikleri hakkında konuştuğunda, kadını dinlediğinde ve cinselliğe zorlamadığı takdirde zaten yanlış birşey yapamaz.

Asıl yanlış, konuşmanın dışarıda ve kadın dışındakilerle birlikte yapılması ki genellikle içeriği namus, bekaret, kadına nasıl daha iyi davranılması gerektiği üzerine olan konuşmalar.


Aynı şekilde erkekler de karmaşık değil, hem de hiç. Emme, kendi fikirleri olamadığı zaman, sormak yerine hep kendileri cevap verdiklerinde çook bi karışık olacaklar.

Çünkü kadına gerçekten sorarsan ve dinlersen sana sıçtığı gerçeğini de söyler... gerçekte neye üzülüp neye sevindiğini de. Böylece gerçek bir ilişki ve iletişim yaşamak mümkün olabilir.

Cuma cuma ofisi terketmeden önce bahsetmek istediğim bir acı gerçek de buydu. Belki haftasonunda birilerinin işine yarar.

cöh!

Neden aynı cümle bir tehditle bitirildiğinde, oradaki durumun eyleme geçme ihtimali daha artıyor? Ne oldu da gayet iyi niyetle, yapıcılıkla söylenmiş şeyler, öneriler sanki savsaklansa da önemli değilmiş gibi algılanıyor?


Bu iki insanın ilişkisinde olabileceği gibi, kişi - şirket ilişkilerinde de olabilir. Turkcell vaktinde bana geçirdiği faturayı peşin peşin ödetmiş, sonrasında yaklaşık 10 günlük arayışlarım sonunda hatalı geçirişlerini kabul etmiş ve bunu bana ileriki faturalarımdan düşülmek üzere geri vermişti. Bir sonraki faturada bir miktartını düşse de, aynı yerden yine geçirmişti. Meersem o kredi azar azar düşülürmüş.

Bu ay, bana 100 TL fazladan soktu ve sadece 18 TL faturamdan düştü. Her ayki yaptığım sohbette, sesini yükselten ve tehdit eden ben vardım. Kredinin hepsini gönderin ben de bırakayıp artık turkceli yetti gari didim.

10 dk sonra arandım ve 160 TLlik kredinin faturamdan kesileceğini söylediler. Hem de bu ay ki. Halbuki daha önce böyle bir şeyin imkansız olduğunu söylemişlerdi.

Hee tamam bu şirket diyebilirsiniz ancak yine de iğrenç. Ben gayet de orada çalışanın da bir insan olduğunu düşünerek hareket ediyorum.

Aynı şekilde bana işimle ilgili vermesi gerekn ürünü vermeyen birini aradığımda, onu küçük düşürmeden sorduğumda sürekli savsaklandığını ancak ona buna şikayet edeceğimi söylediğimde yapıcı hareket ettiğini görüyorum.

İnsan ilişkilerinde de bu böyle. Açık açık ne hissettiğimi, derdimi anlattığım halde karşı taraf sadece "bunu yapmazsan bu olur" türünden çıkışlarla yürüyorsa sormadan edemiyorum; noluyoooo?

Sadece benim mi başıma geliyor? Neden insanlar söylenileni 101. kere söylendiğinde o da tehdit edildiğinde eyleme geçirir?

Sonu nerededir bu işin o zaman?

Bir ben var bende içerü...puuuuuuu hhhhaaaaa puuuh haaa

Benden olsa olsa bu kadar Vader olur... AHAN DA

Senin Götün Kalkmış.

http://www.feministe.us/blog/archives/2010/01/04/because-we-all-need-a-break-from-terrorism-the-death-penalty-and-rebranding-feminism/


Abovv. Yahu ergenlik döneminde sütyenlerine peçete - pamuk artık allah ne verdiyse dolduran kızlar vardı. 13 yaşındaki sivilceli ama sütyeni pamukcuk dolu bir kız cayızın seyks edesi ihtimali şu videodaki cisimin hedef kitlesinden daha azdır. Yani dediğim şudur ki, takke düşüp kel görününce nolcek?

İyi tarafı, kendiliğinedn yastık olduğndan taşa falan oturunca hiç üşütme olmaz. Anneannelere falan verelim hem sıcak tutar hem de yüşünce kırmazlar kemikleri...


Aletli Spor

http://www.feministe.us/blog/archives/2010/01/17/shake-it-girl/


Önce video isledim... İslerken de; hmmm birşeylerden esinlenmişler sanki dedim. E canım ne de olsa bilim denilen şey pratik hayattan esinlenir değil mi?

Neyse ki sonrasında alttaki yorumu da okudum da yanlız olmadığını anladım!


hayal kırıklıkları

Dün akşamki film üzerine düşündüm acaba ben de buna benzer bir film yapabilir miyim diye. Bir dönem çevremdeki kadınlara bir defter vermeyi ve yaşadığım ilişkilerimi beden duyduklarından anladıkları, hissettiklerini buraya not almalarını isteyecektim. Bir insanın ilişki içerisinde olduğunu sandığı durumun yanı sıra, çevresindeki insanlara onu nasıl aktardığı ve çevresindekileri o farklı insanların durumu nasıl anladığını yan yana koyarak ne kadar farklı hikayelerin çıkacağını hep merak etmişimdir.


Hepimizin algısı farklıdır malum, her gün - her deneyimde bu algı değişiyor, çevremizindekilerin de. Düşünsenize, iki farklı ilişkiyi senin yorumlaman nasıl farklı olacaksa, çevrendeki iki farklı insanların yorumlaması da farklı olacaktır. Dolayısıyla iki ilişki arasında bile onlarca farklı algı alabilmek mümkün, neticede ilişki içerisinde de algısı değişiyor insanın.

Birey olarak ne kadar değiştiğini, değiştirdiğini ve değiştirildiğini görmenin en güzel yollarından biri de yazmaktır. Mektup yazmak... Artık bunu yapan var mı bilmiyorum, e-mail de olur gerçi ama dokunabileceğin mektuplar daha da iyi. Hmm sonrasında mektuplar ilişkinden ve o kişiden daha değerli hale geliyorsa hemen yakılmalı ve o ilişki bitirilmelidir.

Ben bir keresinde bir kağıt parçası sayesinde bir ilişkinin bittiğini görmüştüm. 4 ay önce bir kenera yazıp bıraktığım bir mektubumu açıp okuduğumda, o an içinde bulunduğum ve bir türlü cevaplayamadığım durumumun açıklamasını 4 ay öncek kendi yazdığım kağıtta görünce hem mallamış, akabinde kendimi biraz daha saygı duymuş, sonrasında 4 aydır aynı şeyi yaşadığımı görmeye üzülmüş ama bir sonuç bulabildiğim için sevinmiştim. Sonuç olarak insanın kendi kendisine yazması iyi birşey, gereksiz uzatmaları önleyen bir süreç.

Hayatımız boyunca çeşitli yerlerden hayal kırıklığına uğrarız. Bence biri kıran karşımızdaki insanlardan çok kendimiziz, durumlara ilişkin uydurduğumuz - biçtiğimiz beklentiler. Ancak şu da bir gerçektir ki, hayal kırıklıklarından ne kadar öğrenirsen öğren, ne kadar değişirsen değiş o hayal kırıklıkları baki kalıyor.

Bahsettiğim beklentiler, bir hetero erkeğin bakire hatun beklentisi gibi malca şeyler değil. Farklı bir ülkede yaşayan bir ilişkin varsa ya ne bileyim evli biriyle birlikteysen beklentilerin aynı şehir yaşadığın bir ilişkidekinden otomatik olarak farklı olur değil mi? Heh işte, beklentileri mesafe (fiziksel ve sosyal) üzerinden hesaplamak doğru bir yaklaşım değil. Çünkü teee cehennemin dibinde yaşayan biriyle daha sözel bir ilişki kuracağından, yanlış anlaşılmaları önlemek için herşeyi sözel olarak tarif etmek isteyeceğinden, dibindeki daha çok dokunarak beslenen bir ilişkiden daha fazla içini doldurabilir.

Benzer şekilde uzaklığı o kişiyle görüşme sıklığıyla orantıladığında da yanılabilir insan. Cehennemin dibindeki insanı daha fazla görebilir ve daha fazla aynı ortamda bulunabilir.

İşte bu gerçeklerin farkında olmayarak en başlangıçtaki ilişkinin kalitesini uzaklıkla ters orantılı olarka ilişkilendirirse, kişide hayal kırıklığı yaşanması olasılığı daha fazla olacaktır.

Diğer bir örneği de değişkenlikle ilgili vermek isterim. Hani een başında bahsetmiştim ya, değişmekten. Örneğin, yaklaşık bir yıl öncesine kadar 7/24 çalışan biri olarak ben haftanın her günü, günün her saati heğ aynıydı. Özel günler ve geceler o an yaptığım işe bağlı olarak değişirdi. Geçtiğim 1 yılda dünya allak bullak olmadı tabi, hala çalışıyorum ama daha insanileştirmeye çalıştığım boyutlarda. Ancak şimdi bazı günler daha anlamlı olmalıymış gibi gelmeye başladı. Örneğin pazar günleri haftanın en gelmesi beklenen günü olarak algılanır ya, işte o gün sanki en süper şeyler yaşayacakmış gibi ben de son birkaç zamandır kendimi programlıyorum.

Nedense evde olduğumda 15.00'te kalmadan farklı olarak hiçbir özelliği olmamasının yanısıra, hayal kırıklığı nedeniyle kocaman bir sıkıcı gün olarak takvimime yerleşmiş durumda.

ee günlerden pazar olunca böyle trt1 gibi ders çıkartır bir sonla bitirmek istiyorum;birşey beklememek durumu bile kendi kendinizden beklediğiniz birşeydir aslında, dolayısıyla hayal kırıklıkları hep olacak. Önemli olan onlarla nasıl başa çıktığımız sanırım.





Ben Nerde Yanlış Yaptım Diyen Erkeklere Öneri

"A Complete History of my Sexual Failure" diye bir film. Bağımsız bir film yapımcısının ürünü, 90 dakikalık filmdeki ana karakterde kendisi zaten. Hayatı boyunca birlikte olduğu tüm kadınlar tarafından terkedilen birinin ben nerde yanlış yaptım sorgulaması.

Vayy fikir güzel derken, bağımsız bir film olmasını sürekli hissettiriyor :) Kendisi de film kadar bağımsız olduğundan değişik mekanlara kadar varabiliyor çözüm arayışı.

Sonunu birazcık klasik bitirmiş... İzlenesi birşey. Kimi erkeğin, üff bu kesinle benim bir kısmının da ya git ne adam ya diyebileceği bir film.

Bir kadın bakış açısındansa; uleyn yarın öbürgün benim kapım bu niyetle çalınabilir mi diye bir geçmiş gözden geçirmesi ve akabinde ne cevap verirdim endişesi. Diğer yandan, aa bak ne güzel onlarca hatunu mutsuz ettikten sonra anca kafasına dank etmiş hayıflanmısını yaşattırdı bana.



seyks sonrası olmazsa olmaz...

Abazan erkekler evlerinde kendilerinden 3 beden büyük ve hep aynı ton mavi gömleği saklarlar mı? Nedir yani abazan çeyizi mi? Hayır, seyks olur die hep de yanlarında mı taşırlar ki, seyks kadının evinde dahi olsa hemen adından hatunu banyodan adamın yattığı yatağa doğru o gömlekle süzülürken görürüz?


Yahu neden o gömlek giyilir? Orada hava, hee temin yattığımın erkeğin gömleeni giydim midir? Öyleyse, ulen o adam (her ne kadar erkeklerin günlük hayatta sünnet gömleği gibi gömleklerle dolanmadıklarını umsam da) onu bir önceki gün gitmiş, iğğ terli terli kokuyodur, neden giyiyosun?

Ve neden o gömlek kadını birden seksi gösterir ki hemen yeniden seyks ederler? Maskülün kadından hoşlanıyodunuz da neden bir gece öncesinde hatun gece elbisesi giyer? Mavi gömlek görece daha ucuz, efil efil bişey.

Bunlar aklımı karıştıran noktalar.

Hayır biz de bilelim. Emme hala aklıma yatmadı

Hamle kalmak...

HAMLE kalmaktan korkmak...


ve bir de; SON BİR SORUM OLACAK PENİS VAJİNAYA GİRDİĞİNDE SEX KAÇ DAKİKA SÜRMELİDİR...

İyi ki kaç kere girip çıkmalı die sormadı. Eğer saat falan tutuyosa o ilişkiden hayır gelmez ben diyim. Hamle kalsın kalmasın.

İş yapar gibi, bitse de gitsek...

Seks işçiliğinin iş olmasının yanında, bir ilişki içinde böyle oluyosa bi gariplik var bence.

Banklardaki o delikler, nelere şahitler...

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/13434633.asp


Yaaa fotografı görünce bi garip oldum şimdi. İyi ki adamın yüzünu falan göstermediler. Geçenlerde de çocuğun biri bana ereksiyon halinde penisinin 4-5 cm olduğunu söylediğinde böle nutkum tutulmuştu.

Neticede penis boyunun önemsiz olduğunu söylüyoruz tabi ama inanan var mıdır acaba?

Fallara kaldımmm

Şahsen ben kendi içimde çaresizlik hissettiğimde fallara dönerim, gazete - dergi fallarına yani. Periodik olarak yapmazsam olmaz kahve falı,dinlerken hoş bir tnı olan 5dksında unutulan birşeydir ama çaresizlikler için birebir gazete yani "astrolog"ların köşeleridir.


Hee onları da çok bilmem, arada sırada ntvmsnbc'dekilere bakarım o kadar. 2010 geldi de bana mı geldi be modunda olduğumdan hemen sildim yuttum yıldızımı... http://www.ntvmsnbc.com/id/25039541/ Ocak ayı yorumları da süpermiş ama... Gerçi bazı bölümleri okurken, hakikaten çaresizim ki bu saçmalıkları okuyorum dedim kendi kendime ama ne yalan söyleyim bazı yerlerde de hadi lan, aa ne güzel yaa demek ki içinde bulunduğum sikko durum geçebilir yani die kendimi avuttum.

Ama son paragraflar beni benden aldı;

"Yoksa ben hiçbir Jüpiter’in gelip, tüm hayatınızı baştan aşağı değiştireceğini, mükemmel kadınlar ile evleneceğinizi veya hayalinizin beyaz atlı prensini bulacağınızı söylemiyorum.

Büyük paralar kazanmak, ego dolu lüks yaşamlar yaşamak, güzel kadın ve erkekler ile sevişmek için fırsat yaratmak Jüpiter’in işi değildir. Bunlar ilkel bilincimizin arzularıdır. Eğer geçmişte güzel şeyler yaptı iseniz, zor durumda kalan insanların yanında onlara destek oldu iseniz ve yaşadığınız hayat için gerekli bedelleri ödemek üzere çalışıyor ve hazıra konmuyorsanız ne mutlu ise…. Jüpiter sizin için geliyor.."

Canım benim yaa işte bu benim... evet! hiçbir karşılık beklemeden gençlerin cinsel hayatı için çalıştım, çalışıyorum, benim konumumda "hazıra konmak" nasıl olurdu bilmiyorum ama konmuyorum evet! tam bir mümin sayılmam hmmm ama iyi bir insanım ben evet! Gelsin annem Jüpiter'i bekliyorum...

Jüpiter'e kaldım daha ne olsun...

Copyright © 2008 - Nobody's Wife - is proudly powered by Blogger
Blogger Template