yeni yılda bölesi bi aydınlanma

2008 durdu durdu son dakika gölünü gastrit olarak attı bana. Çeveremdeki pekçok insanın, yaa evet bende de var, onda da var demesi de içimdeki acıyı dindirmedi. Çünkü bende de var! 


Daha düne kadar o boru bana da girer mi derken, doktorcum benle geyiğini de geçti, feminist de olsan giricek bu boru dedi. Bence süper sosyolojik bi açıklama yaptı. Valla ne olursa ol, öle ya da böle o boru giriyo. 

Neyse doktorcum, bu defa affettim :) Ne güsel midem varmış hee, canım benim yumuşacıkkk (görünüyodu)...Oyuncek gibi :) İç güzelliği böle bişeymiş demek ki. 

Gerçi tam narkoz salak bişey, midene diyip girip orda başka organlardan da olabilir insan misal. Asıl kötü olanı da ayılmaya çalışmak. Üff çok salak oluyo insan, vücut dengesini bulamıyo falan ama iyi yani var, yine de birilerine eğlence olabiliyosun :) 

Bu aydınlanmanın bende klasik yansımaları da oldu;
- bedenimi daha çok dinlemeliyim!
- öküz gibi çalışmamalıyım, dinlenmek de insani bişey.
- bedeni yoracak her türlü aktiviteden kaçınmalı ama spinninge devam :)
- lüzumsuzsa söndür; baş ağrısı yapan insanlarla uğraşmayalım hemen depiverelüm hayatımızdan. a.k.a temizlik vakti geldiii
- kahveyi azaltmalı, belki de bırakmalı (bu en acı olanı)
- bitki çayları o kadar da kötü bişey değil, cildi güzelleştiriyo falan...

ben bi de yogaya falan başlıyım bence, sonra herşeyin organiğini yiyim... Dur ama 2009'a yalan söyleyerek girmeyelim...

Bence yukarıda sıralananlar yapılır ki. Geçince heeeç bişeyciğim kalmıcek. 

Hastalık böle bişeymiş, cinsellik minsellik yalan oluyo. Güya cinsellikten bahsedicektik blogta, belk ide bahsetmişimdir :) 

2009'a süper bi mesajla bitireyim; Sağlığımıza dikkat edelim, kuirliğe zaman kalsın! 

Boru mu bu?

Eneem tabi yaş gidiyo, sakatlamaya başlıyorum. Özel sigortamı semirme vaktimin geldiği gündür bugün. 


6 aydır ödüyorum hakkında heeç bi şey bilmediğim sigortamı. Bi tek HPV aşısını ödüyomuş leyynnn ne güsel ohhh demiştim de onu da olamamıştım. Netice itibariyle 4. gününe girdiğim mide ağrılarım yeterince bilgi sahibi olmamı sağladı. Motivasyonun her türlüsü yani.

YAhu benim bissürü doktor arkadaşım var, doktorlarla olan ilişkim kankalık şeklinde olmalı. İlişki yaşayamadığımı anlayalı çok olduğundan kankalık bence kafi. 

Amaaa yarın gastrolojiye gidiyorum. Randevu aldığım kadın sabah 8den sonra bişey yeme didi bana. Randevu saatim 16.00! [yutkunma sesi]. Mümkünse amca bana boru sokuceeek, hem de mideme kadar...

---- bi gazla kadın doğumcuyu da aradım, sigortanın tek iyi yanı olduğunu düşündüğüm HPV aşısından da faydalanım diyorum. Umarım emmi yapar bana aşımı. Gerçi o da ayrı bir hikaye ama neyse :) 

Karnım çok ağrıyo ama boru bana girmesin istiyorum. 

Onlar ersin "muradına" ben çıkayım .....

Gün geçmiyor ki facebook listemdeki lise + ortaokul ve ilkokul arkadaşlarımdan birinin daha evlenme haberini almayayım. 


erdik "muradımıza" diyerek yükledikleri fotograflar, bende mide kasılması, ateşlenme ve panik atak şeklinde yorum buluyor. 

Murada ermek de nedir? Bu mudur hayatımızın yegane mutluluğu, son noktası. Ulen daha 20li yaşlarındasın, ya sonra? 

Hepimiz bir gün evleneceğiz sanırım. Bence nikah dairelerinin kapısına yazılmalı bu acı gerçek; "her canlı bir gün evliliğin tadına bakacaktır."

üfff! aile akraba ortamlarında "yaa ama benden önce ahmet abim, şefika ablam falan var geyikleri de sökmemeye başladı, zira hepsinin çocukları bile oldu. Evlenmeyip ne yapmalı bilemiyorum. O zaman sistemin uyguladığı daha beter bi ayrımcılık var; bekar kadın potansiyel tehlike olduğundan ortamlara davet edilmezsin, eskiden kankan olan kadınlardan daha rahat bi hayatın olduğu için böle sana ahlaksızmışsın bakışları ama ama en kötüsü bekarsın diye sana başarısız, losermışsın, çirkinmişsin de kimse seni beenmemiş gibisinden ahh canım yazık diyen bakışlar...

Netice itibariyle yarın evlenirsem bu yazı da bana kapak olsun. Eee ama ben evlenmem demedim ki :) evlenmek zorundayım ve bunun farkındayım. Tek farkım evliliği "murad" olarak görmüyorum. 

İş böle olunca da insanlar evlilik sisteminden kaçacak delikleri de buluyorlar. Onda da sorunlu noktalar bulsam da, al sana ataerkillik öle olmas böle olur çalımları hoşuma gidiyor.

Neticede bekar bi karı olarak evli kadından bayaaaa bi statü farkım var. Her ne tür ilişki türünden bahsediyorsam bahsedeyim; evli kadın her zaman kazanır bebişim :) 

Çıplaklık ve Utanç -2-; BANYO

This summary is not available. Please click here to view the post.

Çıplaklık ve Utanç

Facebook ve Bloglar... Bunlar insanların kendilerini özgürce gösterebildikleri yerler mi? 


Bence hayır. 

Bence hepimiz bir yere kadar gösterebiliriz kim olduğumuzu ya da yazabiliyoruz yazmak istediklerimizi. 

Ordan burdan kurcalarken süper bloglar buldum, bunlardan biri istanbullu bir hatunun kendi cinsel hayatını sansürsüz yazdığı bloguydu. aması var tabi, ismi yoktu. Takma bir isimle yazmıştı. Yazabilir mi kendi ismiyle? Hımmm bence yine hayır. Çünkü o kadın hergün yolda karşılaştığın biri olabilir. Kimse "hanım hanımcık" lakabından sıyrılmak istemiyor ama geceleri kurt adama dönüşmekten de süper keyif alıyor.  Bu sorun mu? Çok da değil ama benim baktığım yerden bu durum genel olarak özgürleşmemizi etkileyen bir şey. Yani gizliden yapılan şeylerin, saklı olması "ayıp" kültürünün yeniden yapılandırılması genel için zararlı ama o ablanın hayatını kurtaran bişey. Neticede onu özgürleştiren bir durum.

Hepimiz Irina Palm olmayı seviyoruz aslında :) Kısmen zevkli bir durum tabi. Teknolojinin gelişmesiyle ne kadar çok Irina Palm olduğumuzu öğreniyoruz dünya çapında. "yalnız" olmadığını öğrenmek insana cesaret veriyor tabi bir ölçüde. 

"Çıplaklık ve Utanç" diye bir kitap aldım. Uygarlaşma Sürecinin Miti serisindeki 4 kitaptan ilki. Alman bir yazar cinsellikten bakarak yorumlamış "uygarlaşmayı". hehe tam benlik cinsinden.

Kitap, şimdiye kadar uygarlaşma üzerine yazılmış tezleri kısmen çürütme amacını taşıyor. Efenim eski Yunanlılarda insanlar çıplaklığa saygı duyuyodu da biz büyüdük ve yozlaştı dünya ifadesine nanik çekerek, olayın hiç de öyle olmadığını gösteriyor falan.

Eneem bazı yerlerde için kurudu tabi. Eski Yunanlılarda mı? diye hayıflandım bi süre :) 

Neyse bu kitaptan ve okuyabilirsem bu seriden bana çook ekmek çıkar! 

Sadece cinsellik üzerine bir blog olur ki! 


Karmaaaa

ehe! daha önce karma ile ilgili yazdıklarıma gelince... Unut onu hemen :) Acık kıvrandıktan sonra yine bizzat dilimle [konuşarak anlamına gelen] çözdüm olayı.


ee tabi bu durum, blog için bana süper işler çıkartıyor. 

Hadi bakalım, show goes on! 


Free Your Mind!

Biraz önceki yazının hemen ardından MTV'de çıkan bir klip anlatmak istediklerimin üzerine cuk diye oturdu. 


En Vogue grubunun, free your mind şarkısı. Şarkı her ne kadar siyahlara karşı uygulanan ayrımcılık üzerine de olsa, bence bunu her türlü ayrımcılık için de kullanabiliriz. 

Ne güzel demişler; before you read me you gotta learn how to see me... 

Sözlerin devamını da ahan da aşağıdaki gibi kopyalayıp yapıştırıyorum :)

Cümleten, lets free our minds...
_______________________

I wear tight clothing and high heel shoes it doesnt make me a prostitute
I like rap music wear hip-hop clothes
That doesnt mean that Im sellin dope
Oh my please forgive me for having
Straight hair
It doesnt mean theres another blood in
My heirs
I might date another race or color
Doesnt mean I dont like my strong
Black brothers

Chorus:free your mind and the rest will follow, be colorblind, dont be so shallow(before you read me you gotta learn how to see me)

So Im a sista
Buy things with cash
That really doesnt mean that all my
Credit is bad,
So why dispute me and waste my time,
Because you think that the price is too
High for me
I cant look without being watched
You rang my buy before I made up my,
Mind
Oh now attitude why even bother
I cant change your mind you cant
Change my color

Heteroseksüel Erkek Terörü

Bir gün haberleri izlerken böyle bir başlık görsem gökkuşağın altındaki o cüceyi görmüş kadar sevinirim diye düşünüyorum. Özellikle dün gece hissettiklerimi yeterince açıklayabilirsem sen de hak verirsin. Gerçi hak verip vermemen umrumda değil, böyle hissediyorum işte!

Dün gece yani 26 Aralık akşamı Hacettepe AIDS ile Savaşım Topluluğu'nun düzenlediği partiye katıldım. Her ne kadar yorgunluktan ölüyor ve şu an hat 
safhaya ulaşmış karın ağrım inceden inceden canımı yaklaşmaya başlamış olsa da eğlenceli insanlarla hepsi geçer diye düşünmüştüm. 

Parti IF'teydi. Ankara'da gençlerin gecelere akabileceği birkaç mekandan biri olan bu mekanın adını öğreniniz efenim. Son zamanlardaki 1 kadına 34868321 erkek düşmesi nedeniyle, eğlenme yerine bir işkence yeri olan bu mekan hakkında yazıyorum şimdi. 

Partiyi düzenleyen arkadaşlara da yardım ettiğimden, topluluk başkanını da tanıyordum. O nedenle ortamlar benim diye takılırken bizim ekip de geldi. Benimle birlikte 5 kişi olan bu ekipin 2 üyesi transeksüel kadındı. Zaten tüm olay bunun üzerine kuruldu.

Hemen biz bi masa bulup, coşmaya başlamıştık ki bir de baktım bir herif bize tip tip bakarak, topluluk başkanına bileyler anlatıyo. Koptum gittim emminin yanına, dedim amca derdini bana anlat. 

adam: Merhaba, şimdi benim insanların cinsel tercihine diyecek saygım vardır, sorunum onunla ilgili değil

iç sesim: hee oldu, cinsel tercih. Zaten ben her sabah "uleyn bugün de erkek olsam" diyorum. Armut seçiyoruz sanki. O cinsiyet kimliği bebişim senin söyleyemediğin şey, entellektüel kro.

ben: tabi tabi ona ne süphe.

adam: müessese olarak biz transeksüellerin girmesine izin vermiyoruz. Ben 
kapıda olsaydım almazdım.
.....
ticari olarak kayıplara neden oluyor... Kişisel olarak bir sorunum yok da, ticari olarak bizim için sorun yaratıyor.

adamın suratı: bi s.ktirin gidin kardeşim...

netice itibariyle ben: bir takım hoş şeyler söyledikten sonra, biz bu partiye geldik. 
Böyle bir partinin olmasına izin verdiyseniz, katılanlara da laf edemezsiniz. Biz de o nedenle parti bitene kadar mekandayız bebişim didim.

Netice itibariyle 12.30'da mekana veda edcecek şekilde adamın yanından ayrıldım. Mekandan "kibarca" kovulduk anlayacağın. 

Bizimkilerin yanına gittim ama kimsenin tadını bozmamak için 12'ye kadar kimseye bişey demedim. 

Yine bir hayal baloncuğu açalım, bir mekana girmek istiyorsun ama sırf görüntün için içeri alınmıyorsun. "damsız girilmez" kardeşim muhabbetinden daha ciddi birşey düşün. Sana bakışlar olacak, tepeden aşşağıya süzmeler. yani olduğun sen gibi olmanın bedelini sosyal dışlanmayla yaşayacaksın. 

Ticari kayıpmış, sanki gelen transeksüeller para harcamıyor. O gece, bissürü genç dans etti bizimle. Eeee nedir yani? Ben kimsenin kaçtığını görmedim. İzole ederek ne olacak yani? 

saat 12.30'a yaklaştığında pişkin adam bana seslenip saatin yaklaştığını söyledi. O an neler hissettiğimi anlatamam. 

Mekandan çıktık doğal olarak. Transfobi. Bir insan sırf olduğu insan gibi göründüğü için neden ucube olsun ki? Yok değil mi bir nedeni... E o zaman neden böle muamele?

Bir baksan, birlikte vakit geçirsen, konuşmayı öğrensen neler değişicek. İnsanlar o kadar ön yargılı bakıyor ki, direkt kendileri şiddet için kışkırtmaya çalışıyorlar...

IF'in yöneticisi heteroseksüel miydi bilmiyorum. Haberlerde görmeye alıştırıldığımız transeksüel terörü başlıklı haberleri bir de böyle izlesek ne güzzel olur diye yazdım. 

Oradan çıkıp Tribal'e gittik. Bir gey-lezbiyen barının da "prensip" olarak transeksüelleri almamasını da süper karşıladım. Mantık aramıyoruz. Neden bir başkasının eylemlerini bir şablona oturmak için kafamı yorayım ki (nalet ossun hala yapıyorum ama), onların asıl mantık diyarına yaklaşması için çalışırım -- çalışmalı.

Ben böyle konuşunca gelen tepkilerden biri, ama işte onlar da öle, böle -- e sen de onlar sanki melekmiş gibi anlatıyosun. Hayır hiç de değil, ben diyorum ki bir gökkuşağı gibiyiz biz. Tüm insanlar. Herkesin favori rengi olabilir, süper birşey. Ancak bu, diğer renkleri görmezden gelmemize neden olmamalı. Hiç bir renk diğerinden üstün değil, hepsinin iyi-kötü yanları var ama hepsi var. 

Ben rengarenk bir dünya istiyorum ya sen?

En Issız İnsan

Aynen şöle oldu; artık iyice ağlamam lazım benim diye sızlanırken Issız Adam'a gidilir ki dedim. Akabinde Serhan (a.k.a blogun vaftiz babası)'ın da gaz oluşu nedeniylen bu hayal bir gerçeğe dönüştü. 


Mavi-yeşil telaşlar içinde izledim filmi. Bence Issız Adam son zamanlarda izlediğim en iyi komedi filmiydi. Çoook ünlü bir filmi sadece eleştirmek için giden, filmdeki mesaj dışında herşeyi almaya kasan gıcık tiplerden değilim, aksine; gittiğim her filmde filmdeki karakterlere kendisini sokmayı başarabildiği için gayet de geyiğe alınan hatta 3 silahşörler filmin de bile ağlayabildiği için sulu göz tacını büyük bir gururla da taşıyan bir kişi olarak bir tek en son (kızın çocuğun evine gittiği sahnede) iki damla göz yaşı döktüm. 

Yozlaşmışım ben yaaa... Evet, benim de iyili kötülü bissürü ilişkim oldu ama databaseden heeeç de ele avuca dokunur bir eşleşme gerçekleşmedi. "filmleri severim" diyen öküz biriyle birlikte oldum mu acaba? Bilmiyorum :)

Film daha ilk çıktığında bi arkadaşım; Fatma, sen islesen kesin sinir olursun adam kıza şiddet uyguluyo demişti. Uleyn, şiddete gel; adam ucundan kıyısından tecavüze benzer bi sahne yapmaya çalışmış ama cık olmamış... Ben orda, kızla ilk ilişkisinde erken boşalmış bir erkek gördüm. Daha da acısı ki bence şiddet olan kısmı buydu, hatun kişinin; elimdeki çizgileri hisset bebişim dediği sahne oldu. Yahu adamın olayı hatunun orgazm üzerine kurulu değil ve hatun kalkmış adam zevk alsın diye koftiden hikayeler uyduruyo. 

Ulen salak ilişki de o yüzden bitti zaten demeyin bana. Klişelere bakar mısınız? Issız diye nitelendirilen kişi, "sadık" olamayan bi adam ve ona el pençe olan "aşık" abla. 

Anladık, filmde genel geçer şeyler felan... Bana ne, blog benim blogum deil mi? 

Ben ilişkileri içinde kullandıkları klişelere hasta oldum, o ne geyiklerdi yaaaa :)

Neyse, hayatımdan bi ıssız adam geldi de geçti. 

Bence konuşalım herşeyi. Adam orda deseymiş hatuna, bebişim benim böle fantezilerim var. Bence sen de takıl kafana göre diye. Sonra hatun da klasik "evlilik" triplerine girmeyen bişey olsaydı, kendinden beklenilen gibi değil de olmak istediği gibi olsaydı. O zaman o ilişki en birinci ilişki olurdu. 

Hadi bakim Çağan Irmak bi de bunu çek. Söz anneyi ben oynucem :) 

IRINA PALM'dan

izlemeyen kalmasın bu filmi. çok farklı noktalardan aydınlatıcı bir film olduğunu düşünüyorum. Konu olarak (derkennnn birden marianne faithfull'un şarkısının çalması da güsel oldu, filmde kendisi irina palm'ı canlandırıyor) 50 yaşında sonra seks işçisi olan bir kadını anlatıyor gibi görünse de almak isteyene ondan daha fazlası var.


Biraz önce uleynnnn benim de site üzerinden yaptığım iş aynısı dedim. Filmde Irina Palm, bir duvarın diğer tarafında kendisine uzatılan penislere mastürbasyon yaparak hayatını kazanıyordu. Ben de, siteye gelen sorulara duvarın diğer yanından cevap veriyorum. İki olayda da penisin sahibi ve soruyu soran (yine cinsellik hakkında) duvarın diğer tarafındakinin kim olduğunu bilmiyor.

Bunu düşünürken aklıma birşey daha geldi;
Bir erkek kendisine mastürbasyon yapan kadını görse ne olur ki diye düşündüm. Yüzü olsa da o çoğu zaman bir el, kendisini orgazma ulaştıracak bir el sadece. O erkeğin umrunda mı kadının bundan zevk alıp almadığı?

Kaç erkek,  kadının "gerçek" orgazm olduğunu görmüştür diye merak ediyorum. 

Kaçı, gerçekten kadının orgazm olmasını s.klemiştir?

-- İsveç'te gittiğim kursta benden önceki oturumlardan birinde bir uygulama yapılmış. Katılımcılar kadın - erkek olarak ayrılmış ve birbirlerine sorular sormuşlar. Kadınların sorularından biri; "kadın orgazmını önemser misiniz?" olmuş. Erkeklerin buna yanıtı çok kısa; "hayır". Erkeklerin tümü için genelleme yapılamaz tabi ki de, amacım %lik dilimlere bölmek değil olayı, merak sadece.

Kaç erkek, kadının orgazm olmasını önemsemiştir ve daha da önemlisi kadının orgazm olması için çalışmıştır???

Yani duvarın arkasındaki Irina Palm'ın bundan zevk alıp almadığını kaç kişi düşünmüştür? Ama o Irina Palm, bu onun işi diye olayı kapatmak kolay. Aynı yargıyı kaç erkek kendi kafasında karşısındaki kadın için yapmamıştır ki; "bi dahaki sefere artık", "önce bi ben geleyim de" ya da "amaan zaten o kadın, onların orgazm olması da zor" gibi...

Arada ne fark var... En azından Irina, yaptığı işten para kazanıyooo...

insanlar neden ilişkiye girerler?

Anladım, dünkü karma-salak halim bugünüme de damgasını vuracak. Biraz önce beni bi titreten, konuya başlık yapan soruya cevap vermek zorunda kaldım.


İNSANLAR NEDEN İLİŞKİYE GİRERLER?

Cevap verebildim mi bilmiyorum. Bir süre ekrana bakarak, bunun gerçek bir soru olup olmadığını anlamaya çalıştım. Hala birinin beni keklediğini düşünüyorum. 

Bu soruya muadil şu soruları da sorabiliriz; 
- insanlar neden yemek yeme ihtiyacı duyar?
- insanlar neden hergün uyanırlar?
- insanlar neden aşık olurlar?

Hepsinin cevabı da aynı; nerden bileyim uleyynnn! 

Bunlar, cevabını bilmediğimiz ama her birimizin de üzerine profesör olduğu konulardır. İnsanlar üremek için birlikte olmazlar, bu bence tarih boyunca söylenmiş en salak yalanlardan biridir. Bunun kadar salak olan bir yalan da, erkeklerin cinsel ilişkiye girmek için cinsel ilişkiye girebilecekleri ama kadınların mutlaka aşık oldukları erkeklerle yattıklarıdır. Ne alakası var diyesi geliyor insanın. 


Sorgulamak güzel bişey de, yanlış soruları soruyoruz sanki. Neden cinsel ilişkiye giriyoruz yerine, neden cinsel ilişkiye istediğimiz gibi giremiyoruz'u sorgulasak ya?


"Karma"n Çorman



Ne dilersen de; ister karma ister kader... Bir süredir başıma bir terslik gelsin hemen "uleyn kimi üzdüm ki bu olay benim kıçıma kaçtı?" diye düşünmeden edemiyorum. 

O kadar iyi bi insanım ki ben heeeeeç kimseyi üzmek istemem ki! Üzmüşsem de o benim eşşekliğim, ben topluca kafamı duvarlara vururum kendi kendime. Diğer hayatımı bundan uzak tutalım mümkünse. Annaştık mı karma?

Aaaa "why does it always rain on me?" triplerindeyim... 

Kızlık zarı uzaydan bakıldığında görülebilir mi?

Evet. Kızlık zarı öle bişey ki uzayan bakıldığında görülebilir. 


Ne bileyim, bi kadının karnına beline veya karnına vurduğunda yapısı bozulabilir. Kadının üç çamaşırı üzerindeyken de yapısı bozulabilir. Anal cinsel ilişkiye girildiğinde bozulabilir. Oral cinsel ilişkiye girildiğinde de bozulur. 

İlk satır harüç diğerleri ve dahası soruldu [meraklısına; hepsi de yanlış tabi ki]. Ben de onlara dayanarak kızlık zarının uzaydan bakıldığında da görülebileceği kanısındayım. 

Bu soruları soran arkadaşlarımın hayal güçlerine hayran olup, mantıksızlıklarına şaşırıyorum -- ve evet zaman zaman gülüyorum da ne yalan söyleyeyim -- ama haksız da bulmuyorum. Öyle bir dünya yaratılıyor ki; "kadının zarlısı mübahtır diğerleri bozuktur" mantığı, güzelim kadınlar alemini de böyle psikopata sokuyor. Diğer yandan anüse bile "takometre" takmak isteyen erkek arkadaşlarımızdan daha önce bahsettiğimden durumun sadece kadınları değil tüüüm toplumu deli ettiğini söyleyebiliriz. 

Bence bu insanların beyinleri araştırılmalı ve sorunlu genler çıkartılmalı. Neden eşcinsellik geni aranıyor ki (biliyoruz nedenini de ölesine söledim işte), ben bilim insanı olsam "kızlık zarı manyağı" geni arardım. 

Yahu nedir derdiniz ey insanlar. Bırakın şu kadınları rahat. İnanın dünyada kafaya takılacak daha "kalın" şeyler var. 

Sevgili erkek kardeşim ahan da sana mesajımı veriyorum; bir kadının ne suratından, ne saçının renginden, ne açık-seçik konuşmalarından, imalı mesajlarından, ne de yataktaki rahatlığından anlayamazsın bekaret olayını. HAHA! Şiştin mi?

Nedir yani; can acısı takliti mi yapsın sana ya da aman "benim ilkim sensin" deyip koftiden "güncel namus" ayakları mı çeksin? Nedir ki "zarlı" bi kadından beklediğin? 

Hadi bakim, bi liste yap sen. Ben de sana bunların hepsinin tam tersinin mümkün olduğunu göstereyim de göt edim seni =) 

Ya da en güzeli şöyle yapalım. Sen gel, kadının cinsel bir birey olduğunu kabul et, kızlık zarının akciğer gibi bi organ olmadığını anla ve rahatına bak! 

Canım kadın arkadaşım, sen hiiiiç "inceden" muhabbetlerin tuzağına düşme. Bunların hepsi senin bedenini kontrol etmek için uydurulmuş hikayeler. Önemli olan, senin fiziksel ve ruhsal hazır olarak ve İSTEYEREK, kendi onayınla hayatının keyfini çıkarman. 

Budur! 

SEKS SEKS SEKS

Sen onu bırak da şu şarkıyı acilen indir bakim; TIKLA, KAÇIRMA


Söz ve Müzik: Arif Sami Toker
Seslendiren: Sevil Öztatlı

Ahahah!

Çok kişiyle aynı anda birine aşık olmak - enem!


Nerde kalmıştık? Heh, dünden eksik kalan çok kişiyle aynı insanı sevmek konusunda konuşacağımı belirtmiştim. İvet ivet biraz da onun hakkında konuşayım. Zaten "çok eşlilik" diye tabi edilen olgudan epey bir bahsedebilirim. 


Yer; Stockholm
Zaman; zaman zaman, sankim ekim sonu
Neden oradayım; Cinsel eğitim alanında çalışan büyük bi sivil toplum örgütü orta doğu ülkelerine verdikleri bir kurs için beni davet etmişlerdi. 4 saatlik, bu civardaki gençlerin cinsel sğalık durumunu anlatmak için 
gitmiştim. Toplamda 4 süper gün geçirdim :)

Stockholm'ün nesi meşhur bilmiyorum ama gittiğim her yerden birşeyler alarak, birazcık değişerek gelmek güzel birşey. Tesadüflere hele de iyi olanlarına bayılıyorum, adrenalimin yükselişi, uleeyyynn ne alaka diyen dumur bakışlarımı da öyle. Eğitimimin olduğu gün kahvaltıda Robert'ı gördüm (çakma isim gibi duruyo ama deeel :)). Bu amca (60lı yaşlarında vardır bence) ergenlerin cinsel sağlık ve üreme sağlığı alanında bir "tanrı"dır. Bilgi küpü, 
yumağı ya da kartopusu olarak da adlandırabiliriz kendisini. Böle alakasız bi ortamda görmek ilginç olmuştu. Kurs sonrası birlikte gece dışarı çıktık; Stockholmu bilmeyen iki insan, saatlerde o soğuk gece yürüdük, geyik yaptık, cinsellikten konuştuk... Muhteşem bi geceydi...

O gece üç kavramı öğrendim;

Yani bizim sandığımız (senin ne sandığını bilmiyorum ama genel geçer sanılan) çok eşlilik kavramı öööleee her çiçekten bal alırım ama kimsenin haberi olmaz durumu değilmiş.

Tabi bu kavramın egemen kültürde erkek lehine işlediğini düşünürken isveç'teki arkadaşım, bir grup aktivistin çok eşliliğin kadınlar ve erkekler için yasal olması yönünde çalıştıklarını söledi. Bence iyi bir haber. Hatta, pekçok çok eşli çiftin olduğunu ve bir düğün ya da ne bilem cenaze gibi herkesin toplandığı ortamlara o insanın tüm eşlerinin de davet edildiğini söylemişti.

Bununla ilgili yorumlar devam edecek... Asıl bağlaça gel sen :)

Ortaokuldan bir arkadaşımın geyiğinden bahsetmiştim, neyse ki bu yozlaşmam üzerine yorum yapmayanlardan biri. hehe! 

Ortaokulda biz üç hatun takılırdık (isim vermiyorum :)) Böle üçümüzün yediği, içtiği ayrı gitmezdi, lisede de denedim bunu yürümedi, ortaokul işte bebelik döneminde-ergenlik falan iyi bağlanıyo insan :)

Biz üçümüz, sınıftan bir çocuğa aşık olmuştuk. Evet evet, bildiğin aşk. Üçümüz de nasıl olduk anlamıyorum ama üçümüzde aşık olmuştuk ama çocuk da bir ittttt, bir ukela annatamam. Hani her sınıfta olan belli başlı tipler vardır ya,o da "serseri" kontenjanından girmişti. Biz tabi konuşamıyoruz falan, çocuğun yüzüne bakamıyoruz ayrı ayrı :) Neyse sonunda bir defter tutmaya karar verdik --- bilmeyen varsa artık "yuh" diyicem o güzelim hatıra defterlerini hahaha! 

Biz böle şiirler yazıyoruz, o gün onun yaptıklarından alıntılar yapıyoruz. Bir gün hiç unutmam; hoca bunu epey bi tokatlamıştı sınıfta [üff hiç de hoş bi seyir deil aşık olan için] ben de "sen ağlama" şarkısının sözlerini yazmıştım. Hhahah! 

Du bak daha beteri geliyo; böle ruj sürüp (evet üçümüz de) öperdik defteri :) hhaha! Amaç işte mezun olduğumuzda defteri ona vermekti. sanırım bu olay ortason da ceyran etmişti, o kadar hatırlamıyorum.

Böle böle şeyler yaptık, işte hatıra olsun diye saçını mı kesmedik çocuğun, ne bileyim evine telefon şakaları yaparak sesini mi duymadık... Racona uyduk, tüüüm arabeskleri yaptık icabında. 

Yukarıdaki örnekle çok ilişkilendirilemez belki ama ergenmanca da desek benim 2 kankamla birlikte aynı adama aşık olmuşluğumuz ve bunu da birbirimizle paylaşmışlığımız vardır kardeşim.

Eeee sonra ne mi oldu? Valla biz defteri verdik ona ve sırra kadem bastık :) Şimdi kendisini görsek kaçacak delik arıyoruz ama kendi aramızda aklımıza geldikçe yarılıyoruz :)

Çok eşlilik imkansız değil ama zor bir müessesedir. Zorlukları konusunda daha sonraki zamanlarda görüşürüz efenim :) 

Töbe Töbeeee

Töbee töbeee, daha ne yazdım sonra ne gördüm. TV'de kadınları metalaştıran, neresini açsak da süper olsa, "aaa bak yırtmacından bi cm görülüyo" ile bile orgazm olan insanların yaptıkları yorum bu.

E nolmuş? Bir yatak sahnesi izlenmiş. İki erkek de sevişebilir, iki kadın da, bir kadın bir erkek de ya da varyasyonlar da yapılabilir tabi. Bunun "ahlaksızlık" olduğunu savunan birisinin kalkıp, penis dışında elle tutulabilir bi neden vermesi lazım...

Homoseksüelliğin anormal olduğunu söyleyenlerden heteroseksüelliğin neden normal olduğunu açıklamalarını isterim... Çünkü, bu zihniyetin pekçoğu, kadının (heteroseksüel ilişki içinde) erkeğin yatma isteğini reddemeyeceğini de söylüyor. Neden? 

Kalkan zikin hükmettiği diktatörlük. Sadece kendisi bir birey çünkü. 

Kızıyorum, çünkü bu yargılar eninde sonunda dönüp bizim kıçımıza giriyor. Hadi konuşalım, inan "insan" gibi konuşursak herşey geçicek, geçince de birşeyciği kalmayacak...

Hepimizin cinselliğini rahatça yaşadığı, herkesin zevk aldığı bi dünya fena da olmazdı bence...


Kaynak: Zürriyet

TV'DE EŞCİNSEL SEVİŞME ŞOKU

Geçtiğimiz cumartesi akşamı TV kanaları arasında gezinirken kablodan ya da dijital yayından izlenen BBC Prime kanalına rastlayan seyirciler kelimenin tam anlamıyla şoke oldu. 1980'li yıllarda geçen ve iki eşcinsel erkek arasındaki ilişki üzerine temellenen The Line of Beauty adlı dizinin başrol oyuncuları rol gereği soyunup sevişiyorlardı. 

Sabah gazetesinin haberine göre ceplerden prezervatiflerin bile çıkarıldığı sahne o sırada kanallar arasında dolaşmakta olan pek çok Türk izleyiciyi de şaşkınlığa sürükledi. Gazeteci Mert Savaş, hemen telefona sarılıp Kablo TV sorumlularını aramış. "Siz bu yayınları denetlemiyor musunuz?" diye sormuş. Yetkili de Savaş'a "Şikayetinizi BBC Prime kanalına iletmelisiniz" diye cevap vermiş.

BBC Prime'ın bir başka dizisi "EastEnder" da ise geçen Ekim ayında iki erkeğin öpüşmesi, İngiliz muhafazakarları ayağa kaldırmıştı. Christian Clarke (John Partridge, 35) ve Lee Thompson (Carl Ferguson, 27) isimli nişanlı iki erkeğin aşklarını konu alan dizinin 21.00 gibi çocukların ekran başında olduğu bir saatte yayınlanması yoğun şekilde eleştirilmişti. 

İngiliz devlet televizyonu BBC'nin yetkilileri ise eleştiriler üzerine yaptıkları açıklamada, "Biz meseleye heteroseksüel ilişki ile homoseksüel ilişki arasında bir fark olmadığı görüşü ile yaklaşıyoruz. Ebeveynler bu dizi sayesinde çocuklarına cinsellik hakkında doğru bilgiler verebilirler" demişlerdi.


"normal" olan erkeklik, "adam" olmak

Dün gece Fox Tv'de Objektif'i izlemedim ama duyduklarım bile kanımın donmasına yetti de arttı. 


Aslında yeni olan hiiiç birşey duymadım, dünyanın pekçok yerinde bunları aynen duyuyorum hala. Yine de sinirlerime hakim olamıyorum, hazır yozlaşmışken bununla ilgili bir iki şey de yazmak istiyorum.

Homofobidir aslında TEDAVİSİ olan ve TEDAVİ edilmediğinde onu değil ama "öteki"ni öldürebilecek seviyeye gelen. 

 
"Normal" erkek olmak. Programdakilerden biri eşcinsel erkeklerin tecavüz sonrasında eşcinsel olduğunu söylemiş. Gerçekten çok yeni ve "groundbreaking" yorum olmuş. Ensest hakkında konuşamayan bi insanın söz konusu eşcinsellik olunca nasıl da dilinin açıldığını görmek ilginç doğrusu. 

Nedir "normal" erkek;
-- karı s.ker, hem de zorla. Kadın "hayır" dese bile, o kadın nerden bilir ki mutlaka onun hayırı "evet"tir ve s.ker. Buna tecavüz de diyoruz.

-- "bekaret" bekçiliği yapar... Yakındakiler "bacı"sı, uzağındakiler orospudur ve dolayısıyla becerilmelilerdir.

-- Yabancı kadınlar "kolay"kadındır ve her zaman sekse açıktı, pippa bacca'yı da bu zihniyet öldürmedi mi?

-- Normal erkek için dayak cennetten çıkmadır. 

-- kendi gibi yeterince "erkek" olmayanlarşiddetle budanır, akabinde "hafif" olmakla suçlanır.

-- sürekli "ibne"esprileri yaparak kendinin ne kadar "normal" olduğu sağa sola duyurulur. 


vs, vs... ben bu listeyi uzatırım. En üzünç olanı da bu "normal" erkeklerin aramızda olması; kimi zaman öğretmen, kimi zaman politikacı, kimi zaman bir bakkal, kasap, kimi zaman en yakın arkadaş, kimi zaman da bir erkek arkadaş olarak karşımıza çıkma olasılığı çoook yüksektir. Çok pis can yakar, hele "normal" değilsen psikoloji de bozar.

Her ne kadar zor ve dikenli bi yol da olsa yapılması gereken "normal"lik üzerine daha fazla konuşmak, "ahlak" denilen belli başlı bireylerin yazdığı kuralları çalkalayarak "insan" gibi yaşayabiliriz inancını hala taşıyorum.

Türkçe basın bildirisini okumak için TIKLA


To read the press release CLICK

Çikelota Aşkı...

Magnum, Infinity, Antep Fıstıklı; Orgazmik Çikelota


Hiç kayveylen denedin mi? -- Muyhteşyeemm...

---cins ilkokul arkadaşlarınızın duymaması gereken müthiş iksir..

İlişkim hallerim -1-

"İnsan gibi sevgi gösterisi" diye birşey olsa ya. Neden istediği gibi sevemez insan ya da sevdiğini istediği gibi gösteremez? 


Bir ilişki düşünelim yine -- düşünüyoruz ilişkileri sık sık -- her şeyi konuştuğun. Uff şimdi bu çok kasınç geliyor, aklımdaki karmaşık cümleleri yazıya dökmek kolay değil. Utandığım sıkıldığımdan değil sadece yazınca bir anlam ifade etmemesinden korkum. Bir sinir hali yaratıyor, duygusal olarak bahsetmek gerekirse. 

Diyelim ki birine 100 kilo sevgi veriyorsun, ahan da olm tepe tepe kullan. Bana yaptıkların, ettiklerin bunu şekillendirecek, ona göre içimdeki yerini sen belirleyeceksin diye.  Sonra o kişi kırpmaya başlar... "yok, öle olmasın böle olsun"der, "seni olduğun gibi seviyorum" der akabinde var olan sen, istediğin gibi yaşayamazsın sevgini ama. İlişkiler bencillik üzerine kurulmulştur zırvalarına gelmeyelim, tabi ki aynı anda iki kişinin orgazm olması ne kadar zorsa ilişkide de aynı anda iki kişinin de eşit miktarda mutlu olması zordur. Emme, herkes ilişki içerisinde yapacağı bencilliklere de bir ölçü koyabilmelidir. 

Ne kadar bayılıyoruz duyguları organize etmeye, bence insanlar kendilerini kaptırmalılar bir şeyi hissediyorlarsa yoğunca. Yani ben blog yazmak istiyosam tutmamalıyım kendimi, sabahlara kadar saçmalamalıyım burda. Birini seviyorsam da içimden geldiğini söyleyebilmeliyim (bencilliğimin sınırlarını bilerek -- bu da zor tabi). An gelir de karşımdaki biri "ben yıllardır blog işindeyim, biliyorum yani ortamı sıkılırsın çabukca, ya da öle böle olur" gazelleri okumaya başlayınca bana tabi ki caizse "kal" geliyor. 

Sanki biz bilmiyoruz duygu olayını, heeeç hissetmemiş daha önce. Ya olm, bi dur iki sevip gidicez işte, zaten az olan şeyler bunlar bana, bi elleşmesene. Sonrasında canım sıkılıyo benim, o 100 kilo oluyo cümcük kadar bişe --- zaten daha sonra kendiliğinden küçülecek o, bi bırak da kendiliğinden küçülsün. Bence bunu söyleyen adam mutlu oluyodur "eheh bak la, ohh canıma da değsin içinde patladı" diye. 

Sonra tabi o insandan hızlııııcaaa soğulur, uzaklaşılır -- yoksa can kırılır, gerek yok yani 100 kilo sevgi verdiğin biriyse can neden kırılsın dimi? -- bi müddet sonra içinde başka bi şekil alır o insan. Eğer ağza sıçış oranı yüksek değilse, o adam başka bi şey olur... Değişir duruma göre..




İlkokul Kankamdan... "yozlaşmış ben"

Yaşım 24, ilk okulu bitireli kaç yıl olmuş; 13 yıl. Orda bi kankam vardı, facebookun alametinden yararlanarak bulmuştu beni -- sanırım aylar önce. Niyedir bilinmez durdu durdu, bana dün mesaj attı. Ahan da biraz önce aşağıdaki gibi bir mesaj aldım heeeeeç de değiştirmeden yayınlıyorum. 

İş yerinde koridorun diğer ucundan insanlar "noluyo leyn, şen kahkalar duyuyoruz" diyerekten odama geldiler, o kaddar yarılası bi durum.

Benim hatırlayamadığım ilkokul halimi bir de eski kankamdan duyun hahah! ne kankaymış ama... 

İMZA: YOZLAŞMIŞ BEN :)
 
"Merhaba Fatma,

nasılsın? 

Eski arkadaşlardan en fazla senin yaptıklarını merak ediyorum doğrusu. Çok farklı! olmuşsun. Değişik, yozlaşmış gibi biraz :) Yanlış anlama lütfen. Belki de sen buna kabuğunu kırmak diyorsundur. İlkokuldan hatırladığım kadarıyla iyi ama biraz kıskanç, tombiş bir kızdın. Gördüğüm kadarıyla hala tombişsin :)) Alınma lütfen, sana yakışıyor :) Diğer özelliklerin ne durumda bilmiyorum tabiki.

İlkokuldan tanıdığım diğer arkadaşlar da yine öyle, farklılar. Herkes kendine bir tarz örnek almış. Herkes birbirinin benzeri olmuş. Sarı saçlı, koyu makyajlı. Bursa'nın tarzı mı böyle yoksa? :)) 

Senin tarzını onlara nazaran daha fazla orijinal buldum. 

Sadece yazmak istedim.
Kendine iyi bak:) Çok yeme :)))"

Çok kişiyle aynı insanı sevmek...

Biraz önce ortaokul orakadaşlarımdan birinin hatırlattığı o zamanlar çocukça görünen ama aslında şimdi düşündüğümde bile hayretler uyandıran o olayı ve ordan da çok eşliliğe nasıl sıçrayacağımı yarın anlatayım :) 



Flaşş flaşş flaşşş, şok şok şok

Komik bi olay, benim hayatım tesadüf zaten. öhemmm..


Hollandalı bi yavuklum vardı geçmiş zaman, böle içimde boşamıştım kendisini ki bu olaylar birkaç gün bana malzeme olur blogum boş durmaz :) --sonra sonra... 

Günlerden bir gün ya da geçen ay bilmiyorum, bir organizasyon beni aradı (gönüllü işlerde çalıştığım yerlerden biri işte) gel bizim mülakat komitesinde ol, yeni pozisyona alınacak kişileri bizimle mülakat yap didi. 

2 gün üst üste total 6 saat (6 kişiyi) mülakat yaptık telefon ile, bi ara telefon bi yerlerime yapışıcak sandımdı. Neyse işte, bu mülakatlar öncesinde bekliyorum ki kısa listeye alınan adayların  CVleri gelsin elime derkeeen bir de ne görem, benimkinin başvurusu da düştü elime. Beni aldı bir kasıntı tabi; düşünsene vaktiyle bi bakıma sevgilin olan insanı mülakat yapacaksın. Abovv...

Neyse mülakattan önce mesaj attık, başarılar diledik medeni bir insan olarak ve tabi mülakat zamanı kendisi bi kasıldı.

SHAFT şarkısını bilir misin? Şöle der bi yerinde;  "He's a complicated man
but no one understands him but his woman." 
Aynen bizim olayımızda böleydi, soruları yanıtlarını vermeden önce ben kafamda onun vereceği yanıtları biliyorum zaten, o kadar biliyorum adamı :) hhehe...Netice itibariyle 6 kişi arasından bir sonrası yüz yüze mülakatlara çıkmayı başaran 3 kişiden biri olmayı başarmıştı. Mülakat komitesindeki diğer iki kişi sadece bizi iş arkadaşı bildiğinden soruyolar " sen ce nası bi iş arkadaşı" diye. Uleyn ben onun ciğerini biliyorum diyemeden, ehemmm iyi bi insan tabi yorumlarıma kendim de yarılıyodum. Tabi ki de olay iş olunca süper profesyonel biri olarak gerekli objektifliğimi de korudum :) alkış bana!

Asıl olay bugün oldu. İşten bi arkadaşım bana onu soru ne haber gibilerinden. Ben bu mülakat olayını anlatmamdan bir yarım saat sonra kendisinden gelen mesajla işe alındığını öğrenmiş olmam dumur bi andı. 

Psişikliğimin içine edim leyn diye dolanıyorum...Hepimize hayırlı ossun tabi, o Hollandalarda benim de bi parça desteğimle yeni işini alıyo ben de hala buralardayım :) 

Bugünlük atraksiyonum da budur dicem ama ben de belli olmaz her an yeni şeylerle dönebilirem..

Not: Az önce Serhanın reklamını okudum ve yarıldım. Baştan belirteyim, şahsım daha ilişkiler konusunda aydınlanmamış biri olduğum gibi (aydınlanmak ne demektir onu da bilemirem) ilişkilerin gayet de karanlık bi bölgesinde duruyorum :)

Neyse neyse bakalım neler oluceyk.

Copyright © 2008 - Nobody's Wife - is proudly powered by Blogger
Blogger Template